Divanü Lügati't Türk İndeksi S
|
DİVÂNÜ LÜGATİ'T TÜRK İNDEKSİ
S
|
|
DİVANÜ LÜGATİ'T TÜRK |
BUGÜNKÜ TÜRKİYE TÜRKÇESİ |
|
-sa |
şart bildiren ek,III, 207
|
|
sa |
"sen" anlamına bir kelime·III,
208 |
|
saban |
sapan, çift ve çiftçi takım ve
aygıtları; çifçilik·I, 402;II, 214; III, 216 |
|
sabanlamak |
sapanla sürmek· III, 342 bkz>
sapanlamak saç saç (baştaki)· I, 14, 42, 69, 172, 176, 246, 319, 321, 342,
354, 403, 488;II, 126, 145, 316, 358; III, 47, 84, 85, 207, 260, 386, 401
|
|
saç |
tava· III, 347
|
|
saçgak kişi |
malını saçan, israf eden kişi
I, 470 |
|
saçgırmak |
saçtırayazmak· II, 187 bkz>
saçgurmak |
|
saçgurmak |
saçtırayazmak· II, 187 bkz>
saçgırmak |
|
saçılmak |
saçılmak· I, 258; II, 122
|
|
saçındı |
nerig saçılan, yayılan şey· I,
449 |
|
saçınmak |
saçmayı iş edinmek· II, 150
|
|
saçıtmak |
saçtırmak, dağıtmak, dağıtmayı
emretmek.. II, 299 |
|
saçlanmak |
saçlanmak· II, 246
|
|
saçmak |
saçmak· I, 79, 272; II, 4
|
|
saçramak |
sıçramak· II, 133
|
|
saçratgu |
bir çeşit kuş tuzağı· II, 331
bkz> saçrıtgu |
|
saçratmak |
istemeksizin sıçratmak· II,
331,332 bkz> saçrıtmak |
|
saçrıtgu |
bir çeşit kuş tuzağı· II, 331
bkz> saçratgu |
|
saçrıtmak |
istemeksizin sıçratmak· II,
331,332 bkz> saçratmak |
|
saçtaşmak |
birbirinin saçlarını
yakalamak· II,211 |
|
saçturmak |
saçtırmak, II, 183, 184
|
|
saçu |
elbise ve mendil saçağı, II,
219 |
|
saçuk neñ |
saçık, saçılmış nesne· I, 381
|
|
saçulamak |
saçaklamak, saçak yapmak· III,
323 |
|
safdıçlanmak |
sepet sahibi olmak· II, 271
|
|
sag |
sağlık, esenlik· I, 89; III,
154 sag sağ, tatII, iyi, temiz, halis; sağ, sağlam; sıcak· III, 154 § sag
yag; sade yag, sag yağ· III, 154, 159 |
|
sag |
akıl, zeyreklik, anlayı;· III,
153, 154 |
|
sag |
yün atmak ve kabartmak için
kullanılan "sağ" denen çubuklar· III, 154 |
|
sagdıç |
sagdıç, dost·I, 455;III, 374
|
|
sagılmak |
sağılmak·II, 124, 163
|
|
sagım |
sağış, sağım· I, 397 § bir
sagım süt; bir sağışta sağılan süt· I, 397 |
|
sagın |
sağmal·I, 499
|
|
sagınlıg |
sağmal sahibi, sağmalı olan·I,
499 |
|
sagınmak |
sağar gõrünmek·II, 152
|
|
sagınmak |
sanmak, zannetmek; sözle
yardım etmek· II, |
|
sagır |
içerisine şarap konulan havana
benzer söbü bir kap· I, 406 |
|
sagışmak |
sağmakta yardım ve yarış
etmek· II, 101 |
|
sagız |
sakız· I, 365 bkz> sakır,
sakız |
|
sagızlıg |
sakızlı, sakızı olan· I, 495
|
|
sagızlıg |
çamurlu yapışkan· I, 495
|
|
sagız toprak |
yapışkan toprak· I, 365
|
|
saglıg |
sayılı olan her ;ey· I, 464
|
|
saglık |
dişi koyun; sağmal, sağılan
hayvan· I, 471, 520; II, 22; III, 102 |
|
saglıklanmak |
sağmal sahlbl olmak· II, 275
|
|
sagmak |
sağmak. I, 389; II, 15, 37,
43. 50, 51, 61, 66; III, 325, 339 |
|
sagnagu |
kurumu; kabak·I, 491
|
|
sagrak |
sürahi, kâse, kap·I, 100, 468,
471 |
|
sagrı |
deri, her şeyin derisi· I,
421, 422;III, 350 § yer sagrısı; yeryüzü·I, 422 |
|
sagrılamak |
kaba derlyi sertle{tirmek·III,
353 |
|
sagturmak |
sağdırmak·II, 185
|
|
sagu |
ölçek· III, 225, 418
|
|
sagulamak |
ölçeklemek, ölçekle ölçmek·
III, 325 |
|
sagurmak |
su içmek, suyu Içlrmek, suyu
çektirmek, kurutmak, suyunu sızdırarak keş haline getirmek; tükürmek· II,
18, 80, 81 bkz> sudmak, sutmak |
|
sag yag |
sade yag· III, 154, 159 saht
eğerlere, kemerin ba;ına, tokalara işlenen altın veya gümüş l{leme· I, 107
bkz; üstem sak i'şte uyanık ve zeyrek olan·I, 333 |
|
saka |
dağ yamacı·III, 226
|
|
sakak |
çere·I, 282;II, 286
|
|
sakal |
sakal·I, 230, 282, 390;II,
286;III, 228 |
|
sakalduruk |
külahın başta durması ve yere
düşmemesi için çene altından geçirilerek bağlanan ipekten örülmüş bir
kaytan·I, 530 |
|
sakalduruklanmak |
sakalduruğu bağlamak· III,
205 |
|
sakıg |
ılgın, yalgın, serap·I, 191;
III, 268 |
|
sakımak |
hayal imiş gibi görünmek· III,
268, 269 |
|
sakınç |
sakınacak şey; sıkıntı,
sakınma, kaygı·I, 69, 100, 142; III, 333, 374 |
|
sakınmak |
sakınmak; sanrnak, düşünmek·
I, 242,419;II,153,167;III,61, 361 |
|
sakır |
elbiseye bulaşan meyve suyu
veya hurma pekmezi gibi nesneler· I, 365 bkz> sagız, sakız
|
|
sakırgan |
büyük sıçan, geme· I, 521 bkz>
sıkırkan |
|
sakırku |
kene, sakırga· I, 489
|
|
sakış |
sayma, sayış, III, 247 bkz>
sakmak, samak, sanamak, sanmak |
|
sakız |
elbiseye bulaşan meyve suyu
veya hurma pekmezi gibi şeyler· I, 365 bkz> sagız, sakır
|
|
sakızlıg |
sakızlı, yapışkan şeyler
yapışmış olan· I, 495 |
|
saklanmak |
saklanmak, çekinmek· II, 247
|
|
saklaşmak |
saklaçmak, gizlennnek· II, 216
" |
|
saklık |
uyanıklık·I, 471
|
|
sakmak |
saymak, I, 85, 384 bkz> sakış,
samak, sanamak, sanmak |
|
sak sak |
nöbetçinin, bekçinin kaleyi ve
atı koruyablimek için uyanık olmasını emreden söz·I, 333
|
|
sal |
sal·III, 156
|
|
sal |
kaplardaki sır· III, 157
|
|
salçı |
aşçı, mutfakta bulunan kimse·
III, 442 § salçı biçek; aşçı bıçağı, III, 442 |
|
salga at |
gem alınaz, başı sert, çamış
at· I, 425 |
|
salı |
sıva aygıtı, mala· III, 233
|
|
salımlaşmak |
çarpışmak ve saldıri{mak· II,
258 |
|
salındı |
atılan, çıkarılan; erkegin
arkaya doğru salıverdiği saç· I, 449 bkz> sulındı § salındı otuñ; sellerin
getirerek kıyıya attığı odun· I, 449 |
|
salınmak |
sarkmak· II, 154
|
|
salıñulamak |
yukandan aşağı sarkmak;
taşlamak·III, 410 |
|
salışmak |
sallaşmak, birbirini güreşte
sallamak, silkişmek, birbirine sallamak; işaretleşmek, II, 109
|
|
salmak |
átmak; bir ;eyle işaret etmek;
göndermek, götürmek; toplamak, toplu hale getirmek· II, 24
|
|
salñu |
çakıl taşı atılan sapan· III,
379 |
|
salturmak |
saldırtmak; sallatmak,
sallamayı emretmek; çıkarıp atmayı emretmek II, 187 samak saymak, I, 281;
III, 247, 250 bkz> sakış, sakmak, sanamak, sanmak |
|
saman |
saman, I, 415; II, 316
|
|
samanlıg |
saman sahibi olan·I, 499, 500
|
|
samda |
ayağa glyilen sandal·I, 418
|
|
samduy |
ılık yemek· III, 240
|
|
samlamak |
ilâç etmek; sağaltmak· III,
298 bkz> em sem, sem |
|
samsıtmak |
incitmek· II, 336
|
|
samursak |
sarımsak, sarmısak· I, 527 bkz>
sarmusak |
|
samurtug ış |
içinden çıkılamayan karışık
i;, I, 494 |
|
san |
sayı, sayma, addü itibar, III,
157, 429 |
|
sanaç |
dağarcık· I, 358 § sanaç
kesürgü; kırmızı dağarcık· I, 358 |
|
sanamak |
saymak· III, 274 bkz> sakış,sakmak,samak,
sanmak |
|
sançıkmak |
yenilmek; vurulmak, sancılmak·
II, 228 |
|
sançılmak |
saplanmak, sancılmak; (asker,
ordu) yenilmek. II, 231 |
|
sançışmak |
birbirine hançer, bıçak gibi
şeyler saplamak, birbirine sancımak; birbirlyle savaş yapmak· II, 217
|
|
sançmak |
sançmak, dürtmek, sokmak;
yenmek· III, 420 |
|
sandırış |
kavga, çekişme· I, 402; II,
214;III, 416 bkz> sandrış, sandruş |
|
sandırışmak |
kavga etmeki saçmalamak·II,
214 bkz> sanrışmak, sanruşmak |
|
sandrımak |
saçmalamak· III, 281 bkz>
sanrımak |
|
sandrış |
çekişme· III, 416 bkz>
sandırış, sandruş |
|
sandruş |
çekişme· III, 416 bkz>
sandırış, sandrış |
|
sanduvaç |
bülbül·I, 529;III, 200, 311
|
|
sangarmak |
bir şeyden saymak, bir şeye
nispet etmek· II, 188, 189 |
|
sanmak |
saymak, sayılmak; sanmak,I,
68;II, 28 bkz> sakış, sakmak, samak, sanamak |
|
sanrımak |
saçmalamak.III, 281 bkz>
sandrımak |
|
sanrışmak |
saçmalamak·II, 214 bkz>
sandırışmak, sanruşmak |
|
sanruşmak |
saçmalamak·II, 213 bkz>
sandırışmak, sanrışmak |
|
sañ |
kuş pisliği·III, 357
|
|
saña |
sana·I, 391, 392, 423;II, 57,
78, 193; III ,156, 208, 272, 285, 313, 315, 322, 368, 372, 440
|
|
sañan |
tadı buruk olan· III, 376
|
|
sañlamak |
kuş pislemek. III, 403
|
|
sañlatmak |
kuş pisletmek. II, 359
|
|
sap |
sap, kılıç veya bıçak sapı· I,
384; III, 145 |
|
sap |
bir söze verilecek cevapta
sıra, yanut; değirmende, su!amada ve gezekte sıra· III,145
|
|
sapanlamak |
sapanla sürmek, III, 342 bkz>sabanlamak
|
|
sapıg |
çadırın eteği· I, 374
|
|
sapılmak |
saplanmak, birisi giderken
yanına takılmak, katılmak· II, 120 |
|
sapımak |
sallamak, hareket ettirmek·
III, 256, 257 |
|
sapınmak |
saplamayı üzerine almak,
saplar gibi görünmek II, 150 |
|
sapıtgan |
daima sallayan·I, 513
|
|
sapıtmak |
sallamak, hareket ettirmek;
sallatmak II, 298 |
|
saplamak |
sap yapmak·III, 296
|
|
saplatmak |
saplatmak, sap taktırmak·II,
344 |
|
saplık |
saplık, kılıç ve bıçak gibi
şeylere sap olmaya yarayan nesne·I, 470 |
|
sapmak |
ipliği iğneye geçirmek,
saplamak; bir şeyi sarmak, cinsinden eksik kalan bir şeyi başkasıyle
tamannlamak· II, 3, 4 |
|
sapturmak |
ördürmek, yamatmak. II, 183
|
|
saraguç |
kadın yaşmağı· I, 487
|
|
saraguçlanmak |
başörtüsü örtmek· III, 205
|
|
saran |
hasis, cimri, II, 250
|
|
saranlamak |
pinti saymak, pintilere nispet
etmek· III, 345 |
|
saranlık |
pintilik, cimrilik I, 504
|
|
sargan |
çorak yerlerde biten bir ot·I,
438 |
|
sargan kamış |
kamışı kurutan tepe·I, 439
|
|
sargan yér |
"sargan"ın bittiği yer·I, 438
|
|
sargarmak |
sararmak·I, 69, 486;II, 187,
188 |
|
sarıçga |
çekirge, I, 489 bkz> sırıçga
|
|
sarıçga er |
gevşek ve tembel adam· I, 489
|
|
sarıg |
sarı, sarı renk· I, 329, 374,
395; III, 162, 224 § sap |
|
sarıg |
|
|
sarıg erük |
kayısı, zerdali·I, 69
|
|
sarıg kezik |
sarılık hastalığı·I, 391
|
|
sarıglamak |
sarılamak, sarı yapmak· III,
336 |
|
sarıglıg |
sarılık hastalığı olan· I,
496, 500 |
|
sarıglık |
sanlık· I, 503 sarıg surıg
herhangi bir sarı renk· I, 374 |
|
sarıg suw |
karında toplanan sarı su· I,
374 |
|
sarıg turma |
havuç· I, 431 bkz> geşür,
gezer, gizri |
|
sarılmak |
kırmak, darılmak· II, 123 bkz;
sarmak, sermek, sürmek |
|
sarılmak |
sarılmak II, 123
|
|
sarım |
ibrik, testi glbi şeylerden
içilecek olan nesnenin süzülmesi Için bu kapların ağzına gerilen ipek kumaş
parçası· I, 397 |
|
sarıñulamak |
buz ve benzeri ;eyler
üstıinden kaymak. III, 409, 410 bkz> seriñülemek |
|
sarınmak |
bir şeyi sarınmak, ôrtünmek;
bir işe sanlmak· II, 151 |
|
sarışmak |
sarmakta yardım ve yarış
etmek· II, 96 |
|
sarıtmak |
sardırmak, sarmayı emretmek·
II, 304 bkz> sarutmak |
|
sarkaç |
karamuk; yaban hindibasına
benzer bir ot· I, 454; III, 240 |
|
sarkaçlanmak |
yerde yaban hindibasına benzer
bir ot bitmek, karamuk otu bitmek II, 271 bkz> surkuçlanmak
|
|
sarkım |
soğuk günlerde kar glbi yağan
çiğ·I, 485 |
|
sarkındı suw |
iri su damlası·I, 493
|
|
sarkışmak |
çok damlamak.II, 214, 215
|
|
sarkıtmak |
damlatmak· II, 339
|
|
sarkmak |
akar şey sızıp damlamak;
uyuşmak, III, 421 |
|
sarkurmak |
damlatmak· II, 189
|
|
sarlamak |
sarmak,III, 296
|
|
sarlanmak |
sarınmak, sarılmak.II, 246
|
|
sarlaşmak |
sarmakta yardım ve yarış
etmek·II, 215 |
|
sarlatmak |
sardırmak, II, 346
|
|
sarmaçuk |
bir çeşit şehriye .I, 527
|
|
sarmak |
bir şeyi süzmek ve ayırmak;
olgun hale gelmek,III, 167 bkz> sarmalmak, sarmaşmak, sarmatmak, sermetmek
|
|
sarmak |
kızmak, çıkışmak, sertelmek,
sert söz söylemek II, 38, 39;III, 181 bkz> sarılmak, sermek,
|
|
sürmek |
|
|
sarmalmak |
süzülmek,dolanmak II, 233, 237
bkz> sarmaşmak, sarmatmak, sermetmek |
|
sarmalmak |
sarılmak, dolanmak.II, 233,
237 |
|
sarmaş |
sarmaş, bir şeyin bir ;eye
sarılması.I, 460 |
|
sarmaş bolmak |
halk birbirine kanşmak·I, 460
|
|
sarmaşmak |
sarmakta yardım etmek·II, 216
|
|
sarmaşmak |
karışmak; süzülmek; bir akarın
içinden başka bir şey çıkmak, bunda yardım ve yarış etmek,II, 216, 217 bkz>
sarmak, sarmalmak, sarmatmak, sermetmek |
|
sarmatmak |
sardırmak. II, 349
|
|
sarmatmak |
bir şeyi sudan ayırıp
çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarmaşmak, sermetmek
|
|
sarmusak |
sarmısak, sarımsak·I, 527 bkz>
samursak |
|
sarnıç |
deve derisinden yapılan su
tulumu; ağaçtan oyulmuş kap·I, 454 |
|
sarsal |
sansar, samura benzer bir
hayvancık· I, 483 |
|
sarsıg |
katı ve sert olan her şey·I,
464 § sarsıg söz; katı söz,I, 464 |
|
sarsıtmak |
sert ve kaba muarnele
yaptırmak, II. 336 |
|
sart |
tacir, tecimen, satıcı,I, 66,
342;III, 13 |
|
sartlamak |
sart (tecimen, tacir) saymak·
III, 444 |
|
sart surt |
"zart zurt", "fart furt" gibi
ses bildiren söz· I, 342 |
|
sart surt kılmak |
"zart zurt", "fart furt" gibi
ses çıkarmak· I, 342 |
|
sarumak |
sarmak· III, 262
|
|
sarutmak |
sardırmak, sarmayı emretmek·
II, 304 bkz> sarıtmak |
|
sasıg |
kokmuş· I, 372
|
|
sasıg barıg |
kokmuç, sası· I, 372
|
|
sasık |
saksı· I, 382
|
|
sasımak |
sasımak, kokmak· III, 265
|
|
saş |
ürkek, III, 152
|
|
saşturmak |
sayışmak, kesişmek· II, 185
bkz> sayışturmak |
|
saşurmak |
arasını ayırmak· II, 79
|
|
sata |
mercan, III, 218
|
|
satgalmak |
çiğnenmek; borç, takas
yapılmak· II, 233 |
|
satgamak |
çiğnemek; bir yol bir yola
çatılmak; uğramak; ödeşmek; kar;ılaştırmak· III, 288
|
|
satgan |
satan, çok satan, II, 296
|
|
satgaşmak |
rastgelnnek, kavuşmak;
sataşmak, saldırışmak; sayışmak, ödeşmek, II, 214 |
|
satguçı |
satıcı·II, 296
|
|
satguluk |
satmaya hakkı olan·II, 297
|
|
satıg |
satış, satma·I, 374
|
|
satıglamak |
satışmak·III, 336 bkz>
satıglaşmak |
|
satıglaşmak |
satışmak·III, 336 bkz>
satıglamak, |
|
satıglı |
satmak azminde olan·II, 297
|
|
satıglık |
satılık·I, 503
|
|
satıgsak |
satmak isteyen·II, 296, 297
|
|
satıgsamak |
satmak Istennek·III, 333
|
|
satılmak |
satılmak II, 121
|
|
satınmak |
satar görünmek· II, 150
|
|
satır |
"piç, aslı belirsiz" anlamına
sövme .I,406 |
|
satışgan alışgan |
daima alıp satan,I, 518, 519
|
|
satışgan tawışgan |
daima satan ve tasarruf eden;
daima alan satan· I, 519 |
|
satışmak |
satmakta yardım ve yarış
etmek, karşılıklı alış veriş etmek II, 89;III, 71 |
|
satlanmak |
cesaret göstermek, cüret
etmek, atılmak· II, 248 |
|
satma |
kulübe, bağ bekçisinin
geceleri barınmak için ağaç üzerinde yaptığı çardak· I, 433
|
|
satmak |
satmak. I, 519; II, 193, 219,
294, 295, 296 |
|
satsamak |
satmak istemek· III, 284
|
|
sattaçı |
satıcı· II, 296
|
|
satturmak |
sattirmak· II, 183
|
|
satulamak |
faydasız söz söylemek,
gevezelik etmek· III, 194, 323 |
|
saturmak |
saydırmak· III, 186, 187, 192
|
|
saw |
şöhret, san·III, 43
|
|
saw |
söz, haber, salık; mektup;
risale; atalar sözü, darbımesel; kıssa, hikâye, tarihsel şeyler,I, 97, 207,
362, 409, 471, 508, 523, 524; II, 20; III, 154, 155, 158, 441
|
|
sawaşmak |
sava;mak, çarpı;mak·II, 102
|
|
sawçı |
elçi, peygamber; hısım ve
dünürler ara sındaki elçi·III, 154, 441 |
|
sawdıç |
sepet, sele, I, 173, 455
|
|
sawılmak |
savulmak; (güneş) inmek I,
106; II, 170 bkz> sawulmak |
|
sawlamak |
söylemek, atalar sözü
söylemek· III, 297 |
|
sawlanmak |
atalar sözu söylemek· III,
199 |
|
sawlaşmak |
birbirine sav söylemek; salık
vermek; herhangi bir şey üzerine konuşmak, II, 215, 216
|
|
sawramak |
savulmak; azalmak,
seyrekleşmek, savsamak, gevşemek; savmak, sağalmak· III, 41, 278, 281 bkz>
sawrımak, sewremek |
|
sawrımak |
azalmak, seyrekleşmek, III,
278 bkz> sawramak, sewremek |
|
sawrukmak |
savrulmak, akan su köpüre kö-püre
dalgalanarak çalkalanmak, II, 172, 228 |
|
sawrulmak |
savrulmak, saçılmak· II, 232
|
|
sawruşmak |
savurmakta yardım etmek·II,
212, 213 |
|
sawulmak |
bulunduğu halden ayrılmak, bir
yana eğilmek, batmak; savulmak, gitmek II, 125, 163;III, 80 bkz> sawılmak
|
|
sawurmak |
savurmak, saçmak·I, 330;II,
82 |
|
sawurtmak |
savurtmak III, 431
|
|
say |
kara taşlık yer· III, 158
|
|
say |
vücuda giyilen zırh, III, 158
§ say yarık; demir göğüslük III, 15, 158 |
|
saygırmak |
yer kara taşlı olayazmak. III,
193 |
|
sayıkmak |
yer kara taşlı 0111^.III, 189,
190 |
|
sayılgan étilgen |
birçok işlere giren çıkan· I,
158 |
|
sayış |
ödenek· III, 126 bkz> seyş
|
|
sayışturmak |
sayışmak, kesişmek, II, 185
bkz> saşturmak |
|
saypamak |
israf etmek III, 310, 311
|
|
saypatmak |
israf ettirmek II, 357
|
|
sayramak |
şakımak, ötüşmek; saçmalamak,
hezeyan etmek,I, 467;III, 240, 311 |
|
sayramlanmak |
su azalmak, sığ bir hal almak,
su biraz çekilmek· III, 205 |
|
sayram suw |
topuktan yukarı çıkmayan sığ
su II,.111, 176 |
|
sayratmak |
çok söyletmek II, 357
|
|
sazınçı taşı |
alçı taşı· III, 375
|
|
seçe |
serçe kuşu· III, 219
|
|
seçişmek |
saçmakta yardım ve yarış
etmek·II, 92 |
|
sedretmek |
seyrek hale getirmek;
seyretmek. II, 332 |
|
sedrek(g) |
seyrek,I, 384, 477 § sedrek
böz; seyrek bez·I, 477 |
|
sedrek kapug |
parmaklıklı kapı·I, 478
|
|
sedremek |
incelmek, seyremek,
seyrekleşmek; elbise erpimek.III, 167, 277 |
|
sedreşmek |
seyrekleşmek. II, 211
|
|
sefinç |
memnun olma, sevinç· III, 377
bkz> sewinç |
|
segirtmek |
segirtmek, koşturmak II, 274;
III, 429 bkz> sekirtmek |
|
segremek |
seğirtmek·I, 142 bkz> sekremek,
sekrimek |
|
segrişmek |
seğrişmek, koşuşmak,
seğirtmekte yardım ve yarış etmek· I, 214; II, 225 bkz> sekrişmek
|
|
sekirtmek |
seğirtmek, koşturmak· II, 274;
III, 429, 431, 432 bkz> segirtmek |
|
sekitmek |
sektirmek· II, 310
|
|
sekiz |
sayıda sekiz·I, 365 bkz>
sekkiz |
|
sekiz on |
sayıda seksen·I, 437 bkz>
seksün |
|
sekkiz |
sayıda sekiz·I, 365 bkz>
sekiz |
|
sekremek |
seglrtmek,I, 142 bkz> segremek,
sekrimek |
|
sekrimek |
seğirtmek· I, 354; III, 281
bkz>.segremek, sekremek |
|
sekrişmek |
seğrişmek, koşuşmak,
sejlrtmekte yardım ve yariş etmek I, 214; II, 225 bkz> segrişmek
|
|
sekritmek |
sıçratmak, atlatmak· II, 333
|
|
seksün |
sayıda seksen·I, 437 bkz>
sekiz on |
|
sekü |
dükkân; seki·III, 230
|
|
Selçük sü-başı |
Selçuk hanlannın dedesi olan
kişi-I, 478 |
|
sem |
ilâç·III, 157 bkz> em sem,
samlamak |
|
semiz |
semiz· I, 365 bkz> semüz
|
|
semizlik |
semızlik. I, 507
|
|
semrimek |
semirmek, yağlanmak· II, 365;
III, 281 |
|
semrişmek |
semizleşmek II, 213
|
|
semritmek |
semirtmek.II, 333
|
|
semürgük |
bülbüle benzer bir ku;·II,
290 |
|
semüz |
semiz·I, 285 bkz> semiz
|
|
sen |
sen·1, 36, 43, 74, 76,
79,87,110, 126, 134, 207, 281, 339, 353. 365, 391, 403, 412, 462, 529;II,
40, 42, 69, 167, 185, 204, 347; III, 26,
124,131,138,145,147,154,173,200,179. 207, 208, 214, 222, 233, 234, 256, 349,
357, 367, 440- |
|
senkeç |
fındık küçüklüğünde akı ve
kırmızısı olan bır çeşit tatlı elma.I, 455 bkz> señeç
|
|
senlemek |
"sen" diye aytamak, küçük
sayılmak III, 298 |
|
senletmek |
"sen" ile aytatmak·II, 346,
347 |
|
señeç |
fındık gibi küçük ve tatlı bir
elma·III, 381 bkz> senkeç |
|
señek |
su içilen testi; ağaçtan
oyulmuş su kabı, III, 367 |
|
señil |
insanın yüzünde çıkan siyil,
ergenselik; yüzde olan çiğit hastalığı· I, 483 |
|
señir |
dağ çıkıntısı, dağ burnu;
herhangi bir duvarın ucu .III, 360, 362 |
|
señregü |
her zaman burnundan sümük akan
çocuğa sövmede kullanılan kelime·III, 387 |
|
señregü at |
engi hastalığına tutulmuş olup
burnundan irln gibi sümük akan at·III, 387 |
|
sep |
gelinin malı olan çeyiz·I,
319 |
|
septürmek |
çeyizlemek, çeyizle güveyin
evine göndermeği enrıretmek· II, 182 |
|
sergek |
sarhoşun, sarhoşluk yüzünden
iki tarafa sallanınası· II, 289 |
|
sergeklemek |
yalpalanmak, iki yana
sallanmak II, 289 |
|
serilmek |
sarsılmak, sendelemek, yalpa
ile düşeyazmak· 1. 196; II, 123 |
|
serinmek |
sabretmek,II, 167; III, 233
|
|
seriñülemek |
buz ve benzeri şeyler üstünden
kaymak· III, 400, 410 bkz> sarıñulamak |
|
serk |
saksı ve saksı kırıkları·I,
353 |
|
sermek |
kızmak, çıkışmak, sertelmek,
sert ve kaba söz söylemek,II, 38, 39;III, 181 bkz> sarılmak, sarmak, sürmek
|
|
sermetmek |
bir şeyi sudan åyırıp
çıkartmak, süzdürmek. II, 349 bkz> sarmak, sarmalmak, sarmaşmak, sarmatmak
|
|
serü |
evlerde üzerine eşya konan
raf· III, 221 |
|
sesinmek |
niyetlenmek, hazırlanmak; (at)
bağından çõzülmek üzere olmak· II, 152 bkz> seşilmek, seşlinmek, seşümek
|
|
seşilgen |
daima çözülen·I, 524, 525
|
|
seşilmek |
çözülmek, ayrılmak.II, 124;
III, 102 bkz> sesinmek, seşlinmek, seşümek |
|
seşlinmek |
çözülmek, bagından boşanmak.
II, 247 bkz> sesinmek, seşilmek, seşümek |
|
seşmek |
çözmek· II, 13, 14 bkz> şeşmek
|
|
seştürmek |
çözdürmek, II, 184, 185, 187
bkz> şeştürmek |
|
seşük |
çözük, çözülmüş· I, 390
|
|
seşümek |
gevşemek, çözüleyazmak. III,
267· bkz> sesinmek, seşilmek, 'seşlinmek, |
|
sewinç |
sevinç, I, 12; III, 373, 374
bkz> sefinç |
|
sewinmek |
sevinmek. I, 12. 100, 142,
285, 419; II, 167, 268; III, 87, 159 bkz> sewünmek |
|
sewişmek |
sevişmek· II, 102
|
|
sewmek |
sevmek· II, 15; III, 175, 385
|
|
sewremek |
seyremek· I, 103 bkz> sawramak,
sawrımak |
|
sewritmek |
eşyayı boşaltmak, işi bitirmek
ve işten vaz geçmek II, 332, 333, 335 |
|
sewtıirmek |
sevdirmek.II, 185
|
|
sewük |
sevgili, seviIen. I, 94, 390
|
|
sewüklük |
sevgi- II, 172
|
|
sewüksüz |
sevgisiz· II, 250
|
|
sewünmek |
sevinmek. II, 153 bkz>
|
|
sewinmek sey |
; ödenek· III, 126 bkz> sayış
|
|
sezinmek |
sezinmek, sanmak· I, 419; II,
152 |
|
sézik |
seziş, sezme· I, 408; II, 152
|
|
sézikmek |
sezmek· II, 117
|
|
sıbızgu |
düdük, boru·I, 217, 246, 489
bkz> sıbuzgu |
|
sıbuzgu |
düdük, boru·I, 176 bkz>
sıbızgu |
|
sıçgak |
sıçırgan, sık sık sıçan· I,
470 |
|
sıçgan |
sıçan, fare· I, 75, 345, 409,
438; II, 263; III, 263, 267. 282, 412 |
|
sıçgan yılı |
Türkler'in onikili yıllarından
biri· I, 345, 438 |
|
sıçıtmak |
sıçırtmak·II, 300
|
|
sıçmak |
sıçmak,I, 343;II, 4
|
|
sıçturmak |
sıçtırmak .II, 184
|
|
sıdırgak |
çatal tırnaklı olan sığır,
geyik gibi hayvanların tırnakları· I, 502 |
|
sıdrım |
sırım.I, 485 bkz> sıdrım
|
|
sıdrım ışlıg er |
işlediği işi bitiren,
başkasına bırakmayan adann·I, 485 |
|
sıdrışmak |
sıyırmakta, kar kürümekte
yardım etmek II, 211 bkz> sıdrışmak |
|
sıdıg |
kaftanın göğse kadar olan iki
eteğinden biri.I, 374, 389 bkz> sidig |
|
sıdıg |
diş etleri arasındaki a(iklık·I,
374 bkz> sıgzag |
|
sıdırgan |
sıyırmak yaratilışında olan,
daima sıyıran·I, 517 |
|
sıdırmak |
sıyırmak· I, 517
|
|
sıdrılmak |
sıyrılıp kaçmak, kaymak; bütün
kıvrıntı ve büküntüleriyle yola bakılmak ve düşünülmek. II, 231, 232
|
|
sıdrım |
sıyrım; sırım· I, 517 bkz>
sıdrım |
|
sıdrışmak |
sıyırmakta ve kar kürümekte
yardım etmek· II, 211 bkz> sıdrışmak |
|
-sıg (·sig) |
isim sonuna getirilen benzetme
eki, III, 128 |
|
sıgan saç |
sığanmış saç, kıvırcık olmayan
saç· I, 403 |
|
sıgdatmak |
ağlatmak· II, 327 bkz>
sıgtatmak, sıhtatmak |
|
sıgınmak |
sığınmak· II, 152, 160
|
|
sıgır |
hanların halk ile beraber
yaptığı sürgün avı- I, 364 |
|
sıgır |
sığır· I, 364; II, 79, 189 §
suw |
|
sıgırı |
; manda· I, 368
|
|
sıgırçık |
sığırcık kuşu· I, 501 bkz>
sıgırçuk |
|
sıgırçuk |
sığırcık kuşu·I, 505 bkz>
sıgırçık |
|
sıgırlamak |
sığırdan saymak, sığıra nispet
etmek,III, 331 |
|
sıgırlıg |
sığırlı, sığır sahibi· I, 495
|
|
sıgıt |
ağlama, ağlayı;·I, 356 bkz>
sıhıt |
|
sıgmak |
sığmak; tesir etmek, dokunmak,
koymak·I, 183, 359, 397; II, 15 |
|
sıgra |
iki dağ arasındaki geniş
dere·I, 422 |
|
sıgruşmak |
51^5111-11^.II, 212
|
|
sıgtamak |
ağlamak. III, 275, 355 bkz>
sıhtamak |
|
sıgtaşmak |
ağlaşmak. II, 211 bkz>
sıhtaşmak |
|
sıgtatmak |
ağlatmak, II, 360 bkz>
sıgdatmak,sıxtatmak |
|
sıgturmak |
sığdırmak· II, 185
|
|
sıgun |
yaban sığırı, dağ keçisi
tekesi· I, 409 |
|
sıgun ot |
kökü insana benzeyen, çiftle;me
kuvveti kalmayanlarca kullanılıp erkeğl ve dişisi bulunan ve erkeği erkeğe,
dişisi kadına verilen bir ot·I, 409 |
|
sıgurmak |
sığdırmak.II, 81
|
|
sıgzag |
dişlerin arasındaki açıklık,I,
464 bkz> sıdıg |
|
sıgzalmak |
bir şeyi bir şeye sığdırmak,
sıkıştırmak·II, 232, 233 |
|
sıgzamak |
dişek ve hilâl ile diş
kurcalamak; papuçta dikiş arasına parça koyarak sızgı yapmak, iki şeyin
arasına bir şey sıkıştırıp koymak,III, 283 |
|
sıgzıg |
mest ve ayakkabı gibi şeylerde
iki dikiş arasına konulan sahtiyan·I, 464 |
|
sıgzıg |
iki şeyi birleştiren kenet·I,
464 |
|
sıxıt |
aglama·III, 275 bkz> sıgıt
|
|
sıxtamak |
ağlamak.III, 275 bkz> sıgtamak
|
|
sıxtaşmak |
aglaşmak·II, 211 bkz>
sıgtaşmak |
|
sıxtatmak |
aglatmak,II, 327 bkz>
sıgdatmak, sıgtatmak |
|
sık |
az,III, 130
|
|
sıkamak |
el ile sığamak· III, 269
|
|
sıkılmak |
sıkılmak· II, 125
|
|
sıkırkan |
büyük sıçan, geme, I, 521;II,
263 bkz> sakırkan |
|
sıkırmak |
ıslık çalmak·II, 83
|
|
sıkış |
itişme, çarpışma·I, 368
|
|
sıkışmak |
sıkışmak, sıkmakta yardım ve
yarış etmek·II, 104 |
|
sıklışmak |
sıkışmak, sıkılmak.,II, 216
|
|
sıkmak |
sıkmak·II, 18
|
|
sıkman |
üzüm sıkma zarnanı·I, 444
|
|
sıkrışmak |
birlikte ıslık çalmak,II, 213
|
|
sıkturmak |
sıktırmak, sıkılnmak,II, 186
|
|
sımak |
kırmak; bozmak; yenmek, galebe
etmek, I, 282, 382, 473; III, 249 |
|
sımsımrak |
bir çeşit yemek· III, 136
|
|
sın |
boy, bos· III, 138
|
|
sın |
mezar·III, 65, 138
|
|
sınalmak |
sınanmak·II, 126
|
|
sınamak |
denemek, sınamak· I, 242; III,
273 |
|
sınatmak |
sınatmak, tecrübe 0111^0^II,
312, 313 |
|
sınçgan |
mugaylan dikeni, Lycium
europeum· III, 146 |
|
sındu |
makas· I, 418
|
|
sınlıg |
boylu poslu· III, 138
|
|
sınmak |
kırılmak, bozulmak, incitmek
I, 254; II, 19, 29; III, 365 |
|
sınuk |
sınık, kırılmı;· III, 365 bkz>
|
|
sıñuk |
sııîgar bir şeyin tarafı,
yanı· III, 375 |
|
sıñarlamak |
yalnız ve yardımcısız bulduğu
için zayıf görüp ôç almak· III, 409 |
|
sıñarsuk |
iki kişi bir ata bindiğinde
ikincinin oturduğu yer, III, 388 |
|
sıñılamak |
soğuktan zırıncımak, donacak
halde soğumak; çınlamak· III, 405 |
|
sıñuk |
sınık, kırılmış· III, 365 bkz>
sınuk |
|
sıp |
iki yaşına girmiş olan tay· I,
207, 319;III, 158 |
|
sıp akur |
hayvan torbası· I, 487 § sıp
akurı; hayvan torbası; ikl yaşındaki tayın yem yedigi yer· I, 487
|
|
sır |
kendisiyle Çin kâseleri
dlâlanıp üzerine nakış yapılan macun, sır· I, 324 |
|
sır |
ağustos böceginin, kalem ve
kaleme benzer şeylerin çıkardığı sesi anlatan bir kelime. I, 324
|
|
sır étmek |
(agustos böcegi) ötmek· I,
324 |
|
sırıçga |
sırça· I, 489
|
|
sırıçga |
çekirge· I, 489 bkz> sarıçga
|
|
sırıçga er |
gevşek ve tembel adam, I, 489
|
|
sırılmak |
bulaşmak, yapı;mak· II, 123,
124 |
|
sırımak |
pislemek, siymek; sık dlkişle
dlkmek· III, 262 |
|
sırışmak |
sık dikmekte yardım etmek·II,
96 |
|
sırıtmak |
sık diktirmek·II, 304
|
|
sırlamak |
sırlamak, sır vurmak·III, 296
|
|
sırlanmak |
(işe) hazırlanmak; sırlanmak·II,
246, 247 |
|
sırlatmak |
sırlatmak·II, 346
|
|
sırlıg |
sırlı, nakışlı.I, 324 § sırlıg
ayak; sırlı kâse·I, 324 |
|
sırmak |
eşek palanındaki teyeltl·I,
471 |
|
sırt |
kıl, kalın kıl; bayır, yokuş,
sırt, küçük dere· I, 342 |
|
sırtıg |
herhangi bir sözün izeridir kl
hepsl değil bir parçası anla;ılabilır·I, 463 sırtıg bulmak sözün izerini
bulmak·I, 463 |
|
sırtlamak |
kuyruğu iple bükmek; küçük bir
dereden yukarı çıkmak.III, 444 |
|
sıruk |
sırık, çadır direği. I. 381
|
|
sırukluk |
sırıklık,I, 503, 505
|
|
sış |
şiş, tutmaç şişi.I, 331;II,
15, 174; III, 125bkz> şış |
|
siş |
şişmiş olan her nesne, yumru·
III, 125, 184 bkz> sışılmak, siş |
|
sışılmak |
kabına sığmayacak kadar su ile
şişmek, II, 124 bkz> sış, siş |
|
sıtgalmak |
sığanmak, sığanılmak II, 233
|
|
sıtgamak |
sığamak·I, 325; 111. 288
|
|
sıtganmak |
sığanmak·II, 245, 246
|
|
sıtgaşmak |
sıgaşmak, sığamakta yardım ve
yarış etmek·II, 214 |
|
sıturmak |
kestirmek, kıydırmak,
kırdırmak. III, 187 |
|
sıyumak |
yenmek, bozmak, yarmak.I, 123,
128 |
|
sızgurmak |
sızdırmak, eritm·ek;
arıklatmlak, zayıflatmak· II, 188 |
|
sızıtmak |
sızdırmak, I, 374; II, 305,
306 |
|
sızlag |
soğuk su içmekten veya buz
çiğnemekten dişlerin üşüyerek uyuşması, I, 464 |
|
sızlamak |
sızlamak, ağrımak. III, 297
|
|
sızlatmak |
sızlatmak, soğuktan ağrı veya
'sızı duyurmak· II, 346 |
|
sızlatsı(-si) |
sónu sâkin kelimelerde izafet
edatı· III, 209, 210 |
|
sızmak |
sızmak, erimek; (güneş)
belirmek, ucu görünmek; arıklamak, zayıflamak· II, 9, 10; III, 182
|
|
sibek |
değirmen taşının üzerinde
döndüğü demir.I, 389 |
|
sibek |
sübek, çocuğun içine işemesi
için beşiğe konan kamış,I, 389 |
|
sibiz kişi |
alık, dalgın adam,I, 406
|
|
sidük |
sidik·I, 389 bkz> sidük
|
|
sidig |
kaftanın iki yanından, sağ ve
sol taraflarından birisi,I, 389 bkz> sıdıg |
|
sidtürmek |
işetmek, siydirmek·II, 183 bkz>
sittürmek |
|
sidük |
sidik, III, 321 bkz> sidük
|
|
sigil |
siyil·I, 394
|
|
sigrig |
dağda atlamakla geçilen yer·I,
478 bkz> sikrig |
|
silig |
temiz, ince, yakışıklı, tatlı
dilli. I, 390 |
|
silkmek |
silkmek, III, 422, 423
|
|
silkinmek |
silkinmek; ürpermek· II, 246
|
|
sin |
sen· III, 138
|
|
sinçü |
somunla yufka arası bir çeşit
ekmek, pide. I, 417 |
|
siñ |
çınlama, vızlama sesi· III,
358 |
|
siñdürmek |
sindirmek, hazmettirmek;
saklamak· III, 397 bkz> siñirmek, singürmek |
|
siñ étmek |
çınlamak, vızlamak· III, 358
|
|
siñek |
sinek, sivrlsinek, karaslnek.
II, 13, 352;III, 100, 367 |
|
siñi |
içe sinen, hazmolunan, III,
368 |
|
siñil |
kocanın kendinden küçük kız
kardeşi I,57;III, 7, 366 |
|
siñillenmek |
kız kardeş edinmek.III, 408
|
|
siñir |
51^1-.I, 520;III, 362
|
|
siñirlemek |
sinir sarmak·III, 409
|
|
siñirlenmek |
sinirlenmek, siniri çoğalmak,
sinir sarılmak.III, 407 |
|
siñirmek |
sindirmek, emdirmek III, 392
bkz> siñdürmek, siñürmek |
|
siñişmek |
çekilmek; başkasının parçaları
arasına sinip sızmak (akarlar için) III, 394 |
|
siñmek |
sinmek, hazmedilmek; işlemek,
girmek; saklanmak, sahibine sormadan bir yere girip sinmek III, 155. 391
|
|
siñürmek |
yutmak, hazmetmek. III, 392,
397bkz> siñdürmek, siñirmek |
|
siñüt |
karşılığına bir şey verilmeyen
ve geri gönderilmeyen armağan. III, 362 bkz> süñüt |
|
sipüt |
karabiber, kimyon gibi yemeğe
katılan bir ot· I, 356 |
|
sirke |
sirke,I, 191, 207, 209, 430;II,
30, 138, 295, 337; III, 121, 252, 284 |
|
sirke |
bit yumurtası, sirke· I, 430
|
|
sirkelemek |
(bir şeye) sirke katmak;
(baştan) sirke toplamak III, 353 |
|
sirkelenmek |
sirkelenmek, (baş) bit yavrusu
(sirke) ile dolmak·III, 202 |
|
siş |
şişmiş olan her nesne, yumru.
bkz> sış, sışılmak |
|
sitmek |
işemek II, 295 bkz> sidmek
|
|
sittürmek |
işetmek, siydirmek·II, 183 bkz>sidtürmek
|
|
siz |
siz, büyük ve sayılan kişilere
"sen" yerinde aytanan sôz,I, 25, 339, 365. 376,407;II, 347; III, 124
|
|
sizlemek |
aytarken büyüklemek· III, 298
|
|
sizletmek |
"siz" diye aytatmak, hitap
ettirmek II, 347 |
|
sogan |
soğan, I, 409 bkz> sogun
|
|
sogan yılan |
tulum gibi irl bir yılan· I,
409 |
|
sogımak |
soğumak. III, 268
|
|
soglımak |
aramak için elini koynuna
sokmak· III, 297 bkz> soglıtmak, sogratmak, sugratmak
|
|
soglıtmak |
aramak için elini koynuna
sokturmak II 346 bkz> soglımak, sogratmak, sugratmak
|
|
sogmak |
elde etmek, edinmek· II, 15
bkz> sogratmak, sogurmak, sugratmak |
|
sograşmak |
sormak, emmek,II, 212
|
|
sogratmak |
aratmak, aratarak her şeyi
görmek·II, 332 bkz> soglımak, soglıtmak, sogmak, sogurmak, sugratmak ;
|
|
soguk |
soguk·I, 503
|
|
soguklanmak |
soguk bulmak veya soğuk
saymak·II, 266, 267 |
|
sogukluk |
sogukluk için hazırlanmış·I,
503 |
|
sogulgan |
daima çabuk soğulan, sızıp
kaybolan. I, 520 |
|
sogulmak |
(su) topraga sızıp kaybolmak,
(su, süt) çekilmek, azalmak.II, 124, 125, 139, 163, 170
|
|
sogun |
sogan. I, 409 bkz> sogan
|
|
sogunlug |
soğanlı, I, 499
|
|
sogunmak |
üşümek; sidikten ve
benzerlerinden temizlenmek. II, 152 |
|
sogur |
ada tavşanı, kelere benzer bir
çeşit ada tavşanı.I, 363;II, 227 bkz> sugur |
|
sogurlug |
tavşanı çok ve bol olan·I,
494 |
|
sogurmak |
elde etmek, edinmek·II, 15 bkz>
sogmak, sogratmak, sugratmak |
|
soguşmak |
soğumağa yüz tutmak· II, 101
|
|
sogut |
bumbar dolması, bumbar
yemeği·I, 356 bkz> soktu |
|
sogut |
ekşi sütten yapılan peynir,I,
356 |
|
sok |
aç gözlü; alçak·III, 130 bkz>
suk § sok er; aç gözlü; alçak adam· III, 130 |
|
sokar |
boynuzsuz hayvan; başı saçsız
adam, I, 411 § sokar koy; boynuzsuz koyun,I, 411 |
|
sokım |
bir agaç parçasıdır ki çam
kozası şeklinde kesilerek içi oyulur, üç tarafından delinerek okun üzerine
konur,I, 397 |
|
sokku |
havan·III, 226 bkz> soku
|
|
sokluk |
oburluk.I, 471
|
|
soklunmak |
sokulmak·II, 247
|
|
sokluşmak |
birbirine sokulmak ve
yerleşmek II, 216 |
|
sokmak |
sokmak, delmek, döverek
inceltmek, toplamak I, 425;II,18; III, 142 bkz> sukmak
|
|
sokru |
izinsiz, gizlice. I, 422
|
|
soktu |
sucuk; karaciğer, et ve
baharat karıştirılarak doldurulan ve pi;irildikten sonra yenen bağırsak
dolması·I, 416 bkz> sogut |
|
sokturmak |
sokturmak; bir nesneyi dövdü
rerek incelttırmek.II, 185, 186 |
|
soku |
havan. III, 226 bkz> sokku
|
|
sokulmak |
bir şeyin içine sokulmak;
dövülerek inceltilmek II, 125 |
|
sokuşmak |
döverek inceltmekte yardım ve
yarış etmek,II, 104 |
|
sol |
sol.I, 72;III, 134
|
|
solamuk |
solak, I, 487
|
|
soluşmak |
solmak; yaş meyve veya sebze
tazeliğini kaybetmek. II, 109 |
|
son' |
som, içi dolu madenden olan
şey·III, 138 |
|
soñ |
bir adamın çolugu çocuğu; her
şeyin ve her işin sonu, sonra·III, 357 |
|
soñdamak |
arkasından kovalamak.III, 400,
401 |
|
soñkur |
sonkur kuşu, yırtıcı kuşlardan
biri. II, 95;III, 381 |
|
soñramak |
kabulde tembellik etmek ve
sözü ikircimlemek III, 402 |
|
soñuk |
son, bir şeyin sonu·III, 107
|
|
sorgu |
hacamat aygıtı, kendlsiyle kan
alınacak ve emilecek aygıt ve şişe·I, 16, 425; II, 69
|
|
sorışmak |
yüzü ek;inıek·II, 96
|
|
sorıtmak |
emdirmek; buruşturmak,
sorutmak,II, 304 |
|
sormak |
emmek, sormak·I, 16; II, 70;
III, 181 |
|
sormak |
(sorgu) sormak, aramak. III,
181 |
|
sorturmak |
sordurmak (sorgu) sordurmak;
emdirmek II, 184 |
|
sorug |
sorma, soru, arama; kaybolan
şey, aranan şey, I, 374; II, 184 |
|
sorugçı |
sorucu, kaybolan şeyi arayıcı·
III, 242 |
|
sorukmak |
kaybolan ;eyin arandıktan
sonra haberí alınmak, aranıp sorularak salık almak·II, 115
|
|
soruşmak |
(suyu veya teri) sormak II,
96 |
|
sowuşgan |
solucan yüzünden olan sarılık
has talıgı·I, 519 |
|
soymak |
soymak; deri yıizmek.III, 244
|
|
soysukmak |
soyguna uğramak·I, 21 bkz>
soyukmak |
|
soyukmak |
malı soyulınak· III, 189 bkz>
soysukmak |
|
soyulmak |
açılmak, dağılmak, (deri veya
elbise) soyulmak. III, 190 |
|
soyuşmak |
bir şeyi soymakta yardım
etmek, III, 188 |
|
söbi |
uzun veya sivri nesne
(yuvarlak olmayan). III, 217 bkz> subı |
|
söge turmak |
sövmekte devam etmek,III, 230
|
|
sögmek |
söğmek, sövmek I, 27;III, 184
bkz> sökmek |
|
sögtürmek |
sövdürmek.II, 186 bkz>
söktürmek |
|
sögük |
küfür, sövme. I, 27
|
|
sögüş |
sövme, sövüşme· I, 368
|
|
sögüş |
kebap etmeye yarar oğlak veya
kuzu· I, 369 |
|
sögüşmek |
sövüşmek II, 89, 107
|
|
sögüt |
sögüt ağacı·I, 319, 356;III,
134, 168. 369 bkz> söküt § keyik |
|
sögüt |
; yaban söğüdü, III, 168
|
|
sögütlenmek |
söğütlük olmak, II, 266
|
|
sögütlüg |
söğüt sahibi olan, I, 506
|
|
sögütlük |
söğütlük, sögüt ağacı biten
yer, I, 506, 510 |
|
söke |
diz üstü çökmek, III, 230
|
|
sökel |
hasta, II, 10, 40, 216, 394;
III, 181, 286, 395 |
|
söke olturmak |
diz çökerek oturrT>ak. II, 21;
III, 230 |
|
söke turmak |
diz üstü oturmak III, 230
|
|
söklünçü |
kebap,II, 309;III, 242
|
|
söklünmek |
kebap edilmek, kebap etmek,
kendi kendine et kebap etmek II, 248, 254 |
|
sökmek |
sövmek·I, 27 bkz> sögmek
|
|
sökmek |
sökmek, yarmak, yırtmak; diz
çökmek,I, 444;II, 21, 22 |
|
sökmen |
yiğitlere verilen ungun· I,
444 |
|
sökmenlenmek |
kahramanlaşmak, kendini
kahraman saymak· II, 278 |
|
sökti |
kepek, I, 416
|
|
söktürmek |
sövdürmek II, 186 bkz>
sögtürmek |
|
söktürmek |
sõktürmek. II, 186
|
|
sökülmek |
sõkülmek, bozulmak. II, 125,
126 |
|
sökülmek |
kızartılmak, kebap 0(^010^II,
126 |
|
sökünmek |
diz çökmek; söker görünmek II,
154 |
|
söküşmek |
sökmekte ve yıkmakta yardım ve
yarış etmek· II, 90, 107 |
|
söküt |
söğüt ağacı· I, 319, 356; III,
134,168, 369 bkz> sögüt |
|
sömrüşmek |
sömrüşmek ve bunda yarış et-mek,
II, 213 |
|
sömürgen |
daima sömüren·I, 523, 525
|
|
sömürmek |
sömürmek,II, 85
|
|
söwlemek |
söylemek, III, 278
|
|
söwlenmek |
fısıldamak,III, 278
|
|
söz |
söz,I, 35, 92, 96, 122, 156,
174, 197, 215, 216, 221, 223, 227, 228, 229, 230, 243, 246, 267, 268, 269,
270, 275, 277, 290, 305, 319, 374, 383, 428, 463, 464, 515, 525;II, 9, 15,
16, 17, 23, 73, 76, 84,86,112,117, 118, 130, 133,150, 218,247,
312,315,325,3 |
|
sözeñri |
saçma sapan söyleyen·III, 389
|
|
sözkeli |
söze,III, 145
|
|
sözkiye |
sözceğiz. III, 359
|
|
sözlemek |
söylemek, konuşmak· I, 339,
402; III, 208, 296, 297 |
|
sözlenmek |
söylemek, sözü açıklamak· II,
247 |
|
subı |
uzun ve sivri nesne (yuvarlak
olmayan)· III, 217 bkz> söbi |
|
subılamak |
enll şeyi söbü yapmak, ucunu
sivriltmek, yanlarını daraltmak· III, 323 |
|
subımak |
uzamak, incelmek, söbüleşmek·
III, 257 |
|
subıtmak |
sivriltmek, söbütmek·II, 298
|
|
suburgan |
maşatlık·I, 516 bkz> subuzgan
|
|
subuzgan |
maşatlık .I, 516 bkz> suburgan
|
|
suç |
suç, cürüm, bir çeyin
sapmasını bildirir.I,321 |
|
suçgurmak |
sıçrayayazmak· II, 187
|
|
suçımak |
sıçramak. III, 258, 279 §
suçımak burkımak; sıçramak· III, 279 |
|
suçıtmak |
sıçratmak· II, 300
|
|
suç kılmak |
sapmak, kesmemek,I, 321
|
|
suç kılmak |
işl üzerine almaktan çekinmek.
I, 321 |
|
suçlunmak |
sıyrılmak, bir şey yerlnden
çekilip çıkarılmak II, 246 |
|
suçluşmak |
bir şeyi dışarı çekip
çıkarmakta yardım ve yarış etmek·II, 215 |
|
suçulmak |
(çiçek) açılmak, çıkmak;
(elbise) çıkarmak, soyunmak; (koyun) yıizülmek. II, 122
|
|
suçuşmak |
sıçraşmak, kalkı;mak· II, 92
|
|
sudmak |
tükurmek, II, 81, 295; III,
132, 321, 439 bkz> sagurmak, sutmak |
|
sudturmak |
tükürtmek II, 183 bkz>
sutturmak |
|
suduk |
tükrük, I, 381;III, 102, 321
|
|
suf |
su, III, 427, 431 bkz> suw
|
|
suf |
yün ipliklerinden elie örülen
kuşak,III, 129 |
|
sufsamak |
fısıldamak, okuyup üflemek·III,
286 bkz> sufşamak, şuwşaşmak, şuwşatmak |
|
sufşamak |
fısıldamak, okuyup üflemek·III,
286 bkz> sufsamak, şuwşaşmak, şuwşatmak |
|
sugdıç |
kışın dostlar arasında sıra
ile yapılan şölen·I, 455 |
|
sugratmak |
aratmak, aratarak her şeyi
görmek·II, 332 bkz> soglımak, soglıtmak, sogmak, sogratmak, sogurmak
|
|
sugur |
kelere benzer bir çeşit ada
tavşanı.I, 363 bkz> sogur |
|
suk |
aç gözlü; alçak,III,130 bkz>
sok § suk er |
|
sukak |
sığın, geyik, be/az geyik· I,
214;II, 287 |
|
sukaklıg |
geyikli, geyiği çok olan·I,
498 |
|
sukarlaç börk |
uzun külâh, börk,I, 493
|
|
suk erıñek |
işaret (şahadet) parnnağı·III,
130 |
|
sukımak |
parmağıyla gıdıklamak· III,
269 |
|
sukınmak |
yıkanmak· II, 153, 154
|
|
sukmak |
delmek· I, 425 bkz> sokmak
|
|
suk yalñus er |
kendine yardım eden bir
kimsesi ve arkadaşı bulunmayan, yapyalnız adam· I, 333
|
|
sulak |
dalak· I, 411 bkz> talak
|
|
sulındı |
erkeğin arkaya doğru
salıverdiği saç· I, 449 bkz> salındı |
|
suluk |
sarık·III, 262 bkz> suwluk
|
|
suma |
önce ıslatılıp sonra
kurutularak öğüdülen ve bulamaç, ekmek gibi şeyler yapılan bugday, aynı
suretle hazırlanıp şerbet hamurunda kullanılan arpa·III, 234
|
|
sumak |
itaat etmek; bükülmek üzere
sümek göndermek III, 248. 249 |
|
sumlım |
Türkçe bilmeyen kimse.I, 486;II,
347 |
|
sumlımak |
Türkçe'den başka bir dille
konuşmak,III, 298 |
|
sumlım Tat |
hiç Türkçe bilmeyen Farslı·I,
486 sumlışmak yabancı dil konuşmak·II, 216 bkz> sumluşmak
|
|
sumlıtmak |
yabancı dil ile söyletmek,II,
347 |
|
sumluşmak |
yabancı dil konuşmak.II, 216
bkz> sumlışmak |
|
sundılaç |
yund kuşu, çayır kuşu,I, 526,
529; III, 200 |
|
sundırı |
deniz· I, 492 bkz> sundurı
|
|
sundurı |
deniz. I, 492 bkz> sundırı
|
|
sunı |
evin kirişleri .III, 236
|
|
sun kişi |
yumuşak huylu, yüreği selek
adam· III, 138 |
|
sunmak |
sunmak· II, 28
|
|
sunu |
çörek otu, Nigella sativa· III,
238 |
|
sunuşmak |
birbirine sunmak· II, 112
|
|
sunzı |
pire soyundan bir hayvan· I,
422 |
|
suramak |
kullanmak· I, 428
|
|
surçıtmak |
sürçtürmek· II, 328 bkz>
sürçitmek, silrçmek |
|
surkaç |
lök agacı zamkı· I, 454 bkz>
surkuç |
|
surkuç |
lõk ağacı zamkı, I, 454 bkz>
surkaç |
|
surkuçlamak |
lõk macunu ile sap peklştirmek·
III, 350 |
|
surkuçlanmak |
lök macunu ile sıkiştırılmak,
berkitilmek. II, 271 |
|
surkuçlanmak |
yerde yaban hindibasına
ben-zer bir ot bitmek, karamuk otu bltmek· II, 271 bkz> sarkaçlanmak
|
|
surplamak |
kur'a çekmek·III, 443, 444.
446 bkz> sürllemek |
|
sur sur |
dudağın çıkardığı ses·III,
122 |
|
sur sur öpmek |
şarul şurul içmek· III, 122
|
|
suruş |
buğday başaklarındaki taneler
sertleş-meden õnce başak alevde ütülür, sonra dövülerek yenir, ütme, firik
I, 368 |
|
suruşlamak |
başak ütmek, başak kavurmak·III,
335 |
|
susgak |
susak, kendisiyle su ve
benzeri ;eyler daldırılarak alınan nesne·I, 470 |
|
susık |
kova·I, 382
|
|
sutmak |
tükürmek·II, 295 bkz> sagurmak,
sudlmak |
|
sutturmak |
tukürtmek,II, 183 bkz>
suğturmak |
|
suvık |
sıvık, cıvık, sulu,
durultularak akar haline getirilen her şey; ağaç ve kuyruk gibi şeylerin
upuzun ve çırıl çıplak kalmış hali· III, 164 bkz> suvuk, suwıglanmak § suvık
kudruk; katır kuyruğu gibi kılsız ve uzun kuyruk·III, 164
|
|
suvuk |
|
|
suw |
su· I, 15, 20, 31, 73, 75, 79,
95, 140, 144, 155, 164, 168, 172, 177, 179. 186, 191, 194, 212, 218, 222.
246. 258, 276, 294, 312, 314. 315, 325, 369, 374, 375, 379, 387, 389, 396,
401, 424. 440, 443, 449. 450, 459, 560, 492, 493, 520, 525, 528;II, 3, 4, 5
|
|
suwalmak |
sulanmak, su verilmek, su
saçıltnak· II, 125, 162; III, 240 |
|
suwalmak |
(çamur vb.) sıvanmak. II, 125
|
|
suwarmak |
sulamak, suvarmak· I, 498
|
|
suwaşmak |
(çamur vb.) sıvamakta yardım
veyarış etmek, II, 102 |
|
suwgardaçı |
sulayan, sulayıcı· II, 256
|
|
suwgarguçı |
sulayan, sulayıcı, su veren·
II,50, 256 |
|
sawgarguluk |
sulamak hakkı olan· II, 256
|
|
suwgarıglı |
sulayan· II, 257
|
|
suwgarıgsak |
sulamak dileğind·e, azminde
olan, II, 257 |
|
suwgarımsınmak |
sular görünmek, suvarır
gôrünmek. II, 202, 261 |
|
suwgarışmak |
sulamakta yardım etmek·II,
201 |
|
suwgarmak |
sulamak, su vermek.II, 44,
188, 199, 255 bkz> suwrarmak |
|
suwgartmak |
sulatmak, sulatmak için birini
göndermek· II, 256 |
|
suwgarunmak |
sular görünmek II, 202
|
|
suwıglanmak |
sulu bulmak,II, 267 bkz> suvık,
suvuk |
|
suwışmak |
sıvıklaşmak, cıvıkla;mak·II,
102 |
|
suw katlışmak |
su kollarının kavşıtında su
birbirine karışmak·I, 460 |
|
suwlag |
hayvan sulanacak yer, yalak,I,
464 |
|
suwlamak |
sulanmak, su içmek;
sulandırmak, su koymak·III, 297 bkz> suwulmak |
|
suwlañ |
dalı budağı olmayan ağaç;
kıvırcık olmayıp düz olan saç,III, 386 |
|
suwlanmak |
sulanmak, sulu olmak II, 247
|
|
suwlatmak |
sulatmak·II, 346
|
|
suwluk |
sarık, mendil ve
benzerleri.·I, 201, 471; II, 96, 151, 215, 246, 304, 346; III, 296, 323 bkz>
suluk |
|
suwrarmak |
sulatmak .II, 199, 200 bkz>
suwgarmak |
|
suwsamak |
susamak· I, 281; tII, 284
|
|
suwsatmak |
susatmak· II, 336
|
|
suw sıgırı |
manda, dombay· I, 364, 368
|
|
suwsımak |
sùlanmak, sulu olmak· I, 282;
III, 284 |
|
suwsuş |
buğdayın kuvveti gittikten
sonra alınan son suyu; üzerine su katılmış ayran, I, 460
|
|
suw tirkeşi |
dere kolları suyunun
toplandığı yer· I, 460 |
|
suwulmak |
511^01^^III, 80 bkz> suwlamak
|
|
suyagu |
horozun ayağındaki mahmuz·III,
174 |
|
suyran |
minare ve buna benzer şeyler
gibi uzun olan her nesne, I, 436 |
|
sü |
asker I, 69,144,195, 249, 307,
321, 353, 371, 399, 443, 490, 516, 521; II, 5, 7, 19, 29, 190, 209, 231.
239, 245. 274, 312;III, 59, 77, 78, 81, 94, 104, 105, 114, 180, 192,208,
249, 260, 292, 305, 339 |
|
sücinmek |
tadını bulmak, mahzuz olmak·II,
150 bkz> süçünmek |
|
süçik |
tatlı; içilecek şey, şarap· I,
154,157, 211, 282, 338, 373, 408; III, 164,166, 397, 427 bkz> süçük § kızıl
|
|
süçik |
şarap·I, 408
|
|
süçimek |
tatlılanmak ve güzelleşmek III,
258 |
|
süçirmek |
tatlılaşmak, tatlanmak·II, 75
|
|
süçişmek |
tatlılanmak,II, 92 bkz>
süçüşmek |
|
süçitmek |
iyileştirmek, tatlılandırmak·II,
299, 300 |
|
süçük |
şarap·II, 190 bkz> süçlk
|
|
süçünmek |
tadını bulmak, mahzuz olmak,
II, 150 bkz> süçinmek |
|
süçüşmek |
tatlılanmakII, 92 bkz>
süçişmek· |
|
süglin |
sülün,I, 444 bkz> süwlin
|
|
sügrüg |
kadının avret yeri·I, 478
|
|
süken |
eşek yükünün bir tarafında
olan sepet, sele gibi şeyler, seklem·I, 403 |
|
süknegü |
et ile tirnak arasında çıkan
sivilce I, 491 |
|
silknemek |
siğile ilãç yapmak, sağaltmak·III,
301, 302 |
|
süksük |
"dağdağan" denilen bir agaç,
Kaloxylon ammodendron· I, 486 |
|
sükül |
siğil· III, 301 sül ette ve
ağaçta olan yaşlık ve tazelik· I, 1, 356; III, 134, 369
|
|
sülemek |
düşmana karşı asker göndermek,
savaş yapmak,III, 271, 272 |
|
süllüg |
çiğ, pişmemiş. III, 134
|
|
sümsüçik |
tap tatlı, pek tatlı nesne·I,
338 |
|
süñiş |
savaşta saldırma ve süngü
durtme·III, 365 bkz> süñüş |
|
süñü |
süngü, mızrak, kargı·I, 349,
441, 497; II, 264; III, 337, 368 |
|
süñük(g) |
kemik. I, 200, 235, 247, 380;II,
85, 224;III, 52, 297, 367 |
|
süñüklenmek |
kemiklenmek, büyümek.III, 408
|
|
süñülemek |
süngülemek, süngü ile dürtmek
III, 405, 406 |
|
süñüş |
savaşta saldırma ve süngü
dürtme·III, 365 bkz> süñiş |
|
süñüşmek |
çarpmak, süngüleşmek, savaşta
süngüleşmek·III, 393, 394 |
|
süñüt |
karşılıgına bir şey verilmeyen
ve geri gönderilmeyen armağan .III, 362 bkz> siñüt |
|
süprük |
süprüntü; bir adama
kızıldığında sõğme olarak kullanılır·II, 231 |
|
süprülmek |
süpürülmek. II, 231
|
|
süpründi |
sıiprıintıi.I, 493
|
|
süpürgü |
süpürge,I, 490
|
|
süpürmek |
süpürmek·II, 85
|
|
sürçek |
gece toplantısı, müsamere·I,
478 bkz>sürçük |
|
sürçitmek |
sürçtürmek·II, 328 bkz>
surçıtmak, sürçmek |
|
sürçmek |
sürçmek, ayak kaymak·III, 420
bkz>surçıtmak, sürçitmek |
|
sürçük |
gece toplantısı, müsamere·I,
478 bkz>sürçek |
|
sürgüci |
sürücü·II, 51
|
|
sürilemek |
kur'a çekmek, III, 443,
444,446 bkz>surplamak |
|
sürk |
soğuktan donma, katıla;ma,I,
353 |
|
sürkilemek |
kovalamak, sürmek, kovalayıp
sürerek üzerine saldırmak.III, 353 bkz> sürkülemek |
|
sürtük |
ezilen, sürüştürülen her
şey·I, 477 § sürtük işler; sürüştüren, kendis!ne sürüştürülen kadın; sevici
kadın·I, 477 |
|
sürtülmek |
sürtülmek, dövülmek; ezilmek
II, 231; III, 303 |
|
sürtünmek |
sürtünmek, 3111-11^6^ II, 245
|
|
sürtürmek |
sürdürmek, sürttürmek·II, 184
|
|
sürtüşmek |
sürmek ve sürtmekte yardım ve
yariş etmek· II, 210, 211 |
|
sürüg |
sürü, I, 389; III, 102
|
|
sürülgen |
her zaman, her yerden sürülen·
I, 523, 525 |
|
sürülmek |
sürülmek; ezllmek, II, 123
|
|
süründi er |
her yerden sürülen, sürüntü
adam· I, 449 |
|
sürünmek |
kendini kaşımak; sert bir şey
dövülerek ezilmek·II, 151 |
|
sürüşmek |
(aygır aşmak Istediğinde
kısrağı) dişleyerek sürüklemek; itiçmek; borcu alacakla ödemek II, 96, 97
|
|
süsgen (süsegen) |
çok süsen· III, 364
|
|
süsgirmek |
süsmek istemek, süsmeğe
saldırmak· II, 189 bkz> süsgürmek |
|
süşgürmek |
süsmek istemek, süsmeğe
saldırmak· II, 189 bkz> süsgirmek |
|
süsmek |
süsmek·II, 293 süst(irmek
süstürmek, tos yaptırmak,II, 184 süslinmek (başını) vurur gibi görünmek· II,
152 |
|
süsilşmek |
süsüşmek, II, 101
|
|
süt |
süt·I, 157, 180, 181. 193,
218, 397. 398, 449, 468. 523;II,13, 37. 43, 51, 61. 66, 72. 85,101, 124,
139;III, 102, 120, 129, 167, 181, 195, 197. 198, 264
|
|
sütgermek |
süt gibl sulu, duru yapmak,II,
189 |
|
süt ötrüm |
mercimeğe benzer ishal veren
bir ot·I, 107 |
|
süwün |
sülün· I, 444, 447; III, 11
bkz> sügün |
|
süwri |
sivri·I, 422
|
|
süwritmek |
sivriltmek·II, 332
|
|
süzgün |
rengi kara, dikenli bir dağ
ağacı·I, 443 |
|
süzlünmek |
süzülmek·II, 247
|
|
süzlüşmek |
süzülmek·II, 215
|
|
süzme |
"keş" denilen yağsız kuru
peynlr, ayran süzmesi· I, 433 |
|
süzmek |
süzmek,I, 450;II, 9
|
|
süztürmek |
süzdürmek·II, 184
|
|
süzuk |
süzük, süzülmü;· I, 389
|
|
süzülmek |
süzülnnek· II, 124, 139
|
|
süzündi suw |
süzülmüş su· I, 449, 450
|
|
süzünmek |
süzülür glbi görünmek· 11.
151,152 |
DİVÂNÜ LÜGATİ'T TÜRK ANA SAYFASINA DÖN
|
|