Bu tarihten beş gün sonra, yani 8 Haziran 1919 da, İstanbul'a Harbiye
Nâzırı tarafından çağrıldığımı ve gizlice sorup soruşturmam üzerine,
kimler tarafından ne için istendiğimi devlet adamlarımızdan birinin
haber verdiğini daha önce başka bir münasebetle yaptığım açıklamada
ifade etmiştim. O zat, Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan Cevat
Paşa idi. Bunun üzerine, İstanbul ile yapılmış olan yazışmaların
bir kısmı herkesçe öğrenilmiştir. Bu yazışmalar, Erzurum'da görevden
ayrıldığım tarihe kadar değişik Harbiye Nâzırlarıyla ve doğrudan
doğruya sarayla devam etmiştir.
Anadolu'ya geçeli bir ay olmuştu. Bu süre içinde bütün ordu birlikleriyle
temas ve bağlantı sağlanmış; millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak
dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş, millî teşkilât kurma düşüncesi
yayılmaya başlamıştı. Genel durumu artık bîr komutan ile yürütüp
yönetmeye devam imkânı kalmamıştı. Yapılan geri çağırma emrine uymamış
ve onu yerine getirmemiş olmakla birlikte, milli teşkilât ve hazırlıkların
yönetimine devam etmekte olduğuma göre, şahsenâsı duruma geçmiş
olduğuma şúphe edilemezdi. Bundan başka ve özellikle girişmeye karar
verdiğim teşebbüs ve faaliyetlerin köklü ve şiddetli olacağını tahmin
güç değildi. O halde, yapılacak teşebbüs ve faaliyetlerin bir an
önce şahsî olmak niteliğinden çıkarılması mutlaka, bütün bir milletin
birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir hey'et adına
olması gerekli idi.
|