TÜRK KİŞİ ADLARININ DİL ve TARİH
TÜRK KİŞİ
ADLARININ DİL ve TARİH AÇISINDAN ÖNEMİ
Kişi adları bir milletin dil, folklor, tarih ve kültürü
açısından büyük önem taşırlar.
Türk kişi adları, çok uzun bir tarih boyunca, bulunduğu
coğrafyaya ve yaşattığı töreye (gelenek ve göreneklere) göre farklı şekiller
göstermiştir.
Türklere:
1.
Güçlü hayvanların (Aslan, Kaplan, Boğa, Baybars,
Yolbars, Kartal, Şahin, Atmaca... vb.) adları,
-
Güzel görünüşlü, uysal hayvanların (Sülün, Kumru, Suna
“yeşilbaş ördek”, Keklik, Turna, Horozbay/Orozbay; Ahu, Ceylan, Maral,
Ceren... vb.) adları,
-
Şehirlerin ve ülkelerin (Medine, Bağdat, Cezayir,
Dağıstan, Kırgız, Kıpçak, Türkmen, Uygur, Ankara ... vb.) adları,
-
Nehir, göl ve denizlerin (Ege, Baykal, Aral,
Orhun/Orhon/Orkun, Aras, Tuna, İdil, Ural, Seyhun, Ceyhun, Ceyhan, Seyhan,
Hazar, Dicle, Fırat, Meriç, Munzur...vb.) adları,
-
Kavimlerin (Tatar, Kıpçak, Kazak, Kırgız, Türkmen,
Uygur, Moğol, Arap, Çerkez, Gürcü, Macar...vb.) adları,
-
Yönlerin (Doğu, Batı, Kuzey, Güney) adları,
-
Bitkilerin (Buğday, Arpa, Çavdar, Çınar, Gül, Menekşe,
Orkide, Manolya, Yasemin, Fulya, Başak, Fidan, Filiz, Funda...vb.)
adları,
-
Değerli madenlerin (Altın/Altun, Demir, Çelik/Polat,
Gümüş, Yâkut, Zümrüt...vb.) adları,
-
Gök cisimlerinin (Güneş, Hilâl/Kamer, Ay (Aybike,
Aybala, Ayhan), Süreyya, Merih, Yıldız, Yediyıldız “soyadı”...vb.)
adları,
10.
Renklerin (Beyaz/Ak, Sarı, Yeşil, Mavi/Gök, Al/Kızıl)
adları ile kurulmuş “kişi adları” verilmiştir.
Bunların dışında, zaman zaman, günün modasına uygun olarak,
Türk çocuklarına Arapça ve Farsça isimlerden başka, Çin, Hint-Tibet, İngiliz (Can/John’dan,
Cansın/ Johnson’dan), Fransız (Sibel), Eski Yunan (Hektor),
İslâv (Orta Asya Türk kavimlerinde çoktur), Moğol (Batur-Batır-Bagatur,
Çinggiz/Cengiz, Batu, Mergen "usta", Cebe, Tarhan/Tarkan "bir askerî
rütbe", Noyan "bey", Subutay-Sübütey, Olcay "ganimet", Olcaytu/Olcayto...vb.)
isimleri de verilmiştir.
Türkiye’de Türk kişi adları üzerine yapılan yayınlar oldukça
azdır. Macar Türkoloğu Prof. Dr. Laszlo Rasonyi’nin Türk adlarının tasnifi ve
Kıpçak adları ile ilgili makaleleri bu konuda örnek ve kaynak çalışmalardır.
Prof. Dr. Hasan Eren’in Türk yer adları yanında kişi adları
ile ilgili bazı yayınları bulunmaktadır.
Bizim, 1967 yılından beri yirmi binden fazla malzeme
topladığımız Onomasticum Mongolicum-Turcicum adlı çalışmamızın kaynakları
(Moğolların Gizli Tarihi, Altan Topçi, Şecere-i Terâkime, Şecere-i Türkî,
Çinggiznâme, Câmi’ü’t-Tevârih, Târih-i Cihângūşâ, Türk mitolojisinin temel
kaynakları, Arapça Türk tarih kaynakları, Farsça Türk tarih kaynakları, Bizans
tarihleri, Süryanî tarihleri, Gürcü tarihleri; Çin vekayinâmeleri, Rus
vekayinâmeleri...vb.) eserlerdir. Bu kaynaklarda geçen kişi adları imlâlarıyla
birlikte fişlenmiş, anlamları ve kaynakları kaydedilerek tasnif edilmiştir.
Tarihçilerimizden Prof. Dr. Bahaeddin Ögel de zaman zaman
Türk ve Moğol kişi adları üzerine çalışmalar yapmıştır. Bunlardan en önemlisi
“Cacaoğlu Vakfiyesinde geçen kişi adları” ile ilgili uzun makalesidir.
Macar Türkolog ve Mongolisti Prof. Dr. Lajos Beşe ile Prof.
Dr. Istvan Mandoki-Kongur’un Türk ve Moğol kişi adları üzerine yaptıkları
çalışmalar kayda değerdir.
Onomastik/toponomi/hidronomi (kişi, yer, su, dağ vb. adları)
çalışmaları Avrupa’da ve Amerika’da oldukça ileridir. Avrupa’da bu konuda
yayımlanan Onoma adlı bir bilimsel dergi de bulunmaktadır. Kişi ve yer
adları, boy-soy-oymak-cemaat-oba adları ile birlikte, iç içe yaşamakta, bir
milletin “tapu kayıtları”nı oluşturmaktadırlar.
Türk kişi adlarının kaynakları: 1) Mezar taşları, 2) Nüfus
kütükleri, 3) Kadı (şeriyye) sicilleri, 4) Vakfiyeler, 5) Modern çağda: Telefon
rehberleri, 6) Okul kayıt defterleri, 7) Evlilik kayıt defterleri, 8) Doğum evi
kayıt defterleri, 9) Ölüm kayıt defterleri gibi yazılı belgelerdir.
Zaman zaman yaptığımız mezarlık ziyaretlerinde, mezar
taşlarındaki isim-soyadı ile birlikte, bazı taşların üzerine yazılmış olan,
mısralar, dörtlükler ve vecize gibi sözler, ilgimizi çektiği için defterlere
geçirilmiş, kayda alınmıştır. Zaman zaman bu isim, soyadı ve şiirleri bilimsel
metotlarla işleyerek sunmak istiyorum.
İşte bunlardan ilki, geçtiğimiz Temmuz ayı içinde ziyaret
ettiğimiz Ankara-Yahyalar Mezarlığındaki taşlardan kaydettiğimiz kadın ve erkek
kişi adlarıdır. Bu adların pek çoğu bugün kullanılmamakta, bir kısmı da çok az
kullanılmaktadır: Alırsatar (soyadı); Alişan (1914); Anahanım;
Anakız; Appas (Abbas’tan bozulmuş olmalı); Arıkan;
Aykan; Balak (soyadı) (=tilki yavrusu); Berkan; Besti
(1903, Bafra); Beyaz Yokuş; Cimşit (= Cem. Şarabı keşfettiği
söylenen İran hükümdarı); Çiçek; Dağıstan; Deste (kadın,
1316) (Farsça, Bir araya toplanmış şeylerden oluşan bağ, demet, el, tutam);
Döne (Türkçe dön- fiilinden. Kızı çok olan babaların dileği: Erkeğe
dönsün!); Duman (soyadı da Duman); Durak (Türkçe Dur-
fiilinden. Kız ya da erkek çocuğu çok olan babaların isteği. Bk. Aşağıdaki Dur-’lu
isimler); Durbaba; Durkadın; Durkız; Durmaz;
Durşen; Efo Görmüş (kadın)/__ Efo “?”; Eley (1931); Elmas
(Sivas-Atlıca köyünden, 1947); Emine Kafiye; Emsal; Erte;
Eyyub el-Ensari (d. 30.5.1995-ö. 31.5.1995); Fatielma Abuşağı
(1932-1995.Mucur-Avcı köyünden), Fehâmet; Feriser (d. Çatalca,
1315); Feriz; Ferizan (1973); Firdes (Doğrusu: Firdevs.
Farsça, "cennette altıncı bahçe"); Ganime (Doğrusu: Ganîmet);
Ganiymet (1918. Doğrusu: Ganîmet. Arapça, savaşta kazanılan para,
mal, esir); Güldane (1927) (Türkçede, Fars kökenli Gül adından pek çok
kız adı yapılmaktadır. Türkler tarafından sevilen bu çiçek adının sonuna eklenen
+dane, +hanım, +name, +peri, +zade, +şen, +ten, +seren, +deren, +gûn, +istan,
...vb. gibi ek ya da isimler hâlâ kız çocuklarına verilmektedir.); Gülende
(Kaman, Meşe köyü, 1918) (Farsça, Gülendâm "gül boylu" adından bozulmuş
olabilir.); Gülhanım (Farsça, gül+ Türkçe hanım’dan
birleşik isim.); Gülnâme (Farsça gül+nâme “mektup; aşk mektubu”
adlarından birleşik isim.); Gülperi (Farsça, gül+peri adlarından
birleşik isim); Gülzade (Farsça, gül+zade “oğul, evlât; doğmuş,
doğan; asil”= gül evlâdı/gül doğmuş/gül (gibi) asil anlamlarında.); Gürcü
(Gürcistan ahalisinden veya bu ahalinin soyundan olan.); Güzeyde (1937)
(Bu ad Farsça, “seçilmiş, seçme; seçkin, mümtaz” anlamlarına gelen Güzîde’den
bozulmuş olmalıdır.); Hacı Bektaş (1331) (Büyük Türk mutasavvıfı Hacı
Bektaş-ı Veli’nin adından); Hafiye (Arapça, "gizli polis; gizli");
Hanım (Türkçe, “kadınlar için kullanılan saygı sözü”dür.); Helim
(Arapça sıfat olan Halim’den bozulmuş olmalı. “Uysal, yumuşak huylu”);
Hurda Raziye (1900-1995) (Hurda, Farsça, sıfat: “1.ufak, ince; 2.
iyice yıpranmış eşya; 3. [argo] esrar"); Hürkan (Arapça, hür "esir
olmayan, köle olmayan, âzad"+ Türkçe kan'dan yapılmış birleşik isim);
Hürü (Arapça, Huri'den bozulma. "Cennet kızı, Cennet güzeli; (mecazî)
çok güzel kadın"); İbiş (Orta oyunu ve kukla tiplerinden gülünç şahıs;
(argo) avanak, aptal); İkbal (Arapça, "talih açıklığı, baht uyanıklığı");
İltan (1861) (Türkçe, il+tan'dan yapılmış birleşik isim= ülkenin
aydınlığı); İsmihan (Farsça terkip: ism-i han= han isimli);
Kalbim (Arapça kalb+ Türkçe:+m "birinci şahıs eki"= benim
kalbim); Kaniye (Arapça isim. Kani'nin müennesi. "Kanaat eden,
yetinen"); Kestane (soyadı) [Yunanca isim, castanea sativa]; Ketan
(kadın adı; 1912) (Arapça, Keten'den bozulmuş olmalı); Kevser
(Arapça, "Cennet'te bulunan bir akarsu"); Kılıç Arslan (Selçuklu
Sultanının adından), Kiraz (Yozgat, Yastı Höyük köyünden, 1944) [Bu isim
Yunanca kökenli olup Türkçede ad ve soyadı olarak kullanılmaktadır.]; Kurban
(Arapça, "Bir fikir veya dava yolunda kendini feda eden kimse"); Letâfet
(1933) (Arapça, "lâtiflik, hoşluk, güzellik, yumuşaklık; nezaket, incelik");
Maşam/_(?). (krş. Farsça meşam "=burun"); Mayılmayıl
(soyadı); Mehbup (Doğrusu: Arapça, mahbub "sevilen kimse/dişi");
Memiş (Arapça Mehmet adının bozulmuşudur. Sevgi ifade eder. Mehmet
adının: Memet, Memo gibi bozulmuş şekilleri de vardır.); Menşure
(Arapça, menşur "padişah tarafından vezaret veya müşirlik rütbesi
verildiğini bildiren ferman" anlamındaki ismin müennesidir.); Mercimek
(Farsça, aslı merdümek "1. küçük adam; 2. göz bebeği; 3. mercimek);
Merfin/_ (?). (krş. Farsça, berfin "kardan, kara ait");
Mesruriye (Arapça, sıfat, mesrûr "sevinçli, memnun, şen");
Meymenet (Arapça, uğur, kut, bahtiyarlık, kutluluk); Minciye Saliç
(Arapça, münci "kurtaran, kurtarıcı, halaskâr" sıfatından); Müslimet
(Arapça, müslim "İslâm dininden olan, Müslüman" adından); Naki;
Nanos Demir (Nanos/_?); Naz (Farsça, "işve, cilve"); Nemika
(Arapça, nâmık "yazıcı, kâtip" adının müennesi Nâmıka'dan bozulmuş
olmalıdır.); Nubin (Farsça "nev=yeni" ile Arapça "-bin=gören,
görücü" sıfatlarının birleşmesinden olabilir.); Porsel Fatma (Porsel/_?);
Pumbul (/_?); Reşadiye (1936) (Arapça, reşâd "doğru yolda,
hak yolunda yürüme" adından.); Sabır (Arapça, "acıya, üzüntüye ve
sıkıntıya katlanma; zorluk, güçlük ve musibetlere dayanma"); Saliç;
Sariye (1911)/_?; Satılmış (1335) (Türkçe sat- fiilinden yapılmış
isim: başkasına para veya mal karşılığında verilmiş. Bu tür isimler, erkek
çocukları sık ölen aileler tarafından verilmekte olup, Şamanizm inancına
dayanmaktadır. Bu suretle "kötü ruhlar"ın çocukları almasına engel
olunmaktadır.); Sazımet; Sefore (d. 1899; İzmir-Karaburun,
Kösedere köyünden); Semine (1903, Bafra) [Arapça, "semiz; kıymetli,
değerli"]; Seyat (kadın, 1326); Sırma (1324) [Türkçe, "altın
yaldızlı veya yaldızsız gümüş tel"]; Sobutay (soyadı, Moğolcadan);
Sultan (Arapça, "iktidar sahibi; hükümdar, hakan, han, bey; Osmanlı
padişahlarının anne, karı veya kızlarının unvanı"); Şahamettin;
Şahinnaz; Şah İsmail Türk (Sivas-Divriği, Ersun köyü, 1968) [Safevî
Devletinin Türk sultanının adından.]; Şarıka (1333) [Arapça, şârık
"doğup parlayan, parlak" adının müennesi.]; Şavvaş; Şebiye (/_?);
Şehriban (Arapça şehir adı ile Farsça -ban edatından);
Tamam (kadın . Kars, 1973) [Arapça, "noksansız, eksiksiz, tam, kâmil"];
Tenzile (Arapça,tenzil "aşağılatma, indirme, düşürme; çıkarma adından
müennes); Teslime (Arapça, "boyun eğme, rıza; haklılığını kabul etme");
Türkmen (kadın) [Türkçe kavim adı]; Uğraş (Türkçe, "kavga, savaş,
mücadele"); Ümiye (Arapça, ümmî "okur yazar olmayan" sıfatından.);
Ümmügülsüm (Arapça ümmü+ Türkçe gülsüm); Ünzile Dudu
(Çanakkale-Ayvacık, 1334); Yeter (1932) [Türk ad verme geleneğinde, çok
kız çocuğu olan babanın dileğidir.]; Zabıt Kendir (1923) [Arapça, zabt
"sıkı şekilde tutma; anlama; tutulan kayıt"; kendir, Türkçe
"kendirgillerden bir bitki"], Zahidi (Arapça, zâhid "şüpheli
şeyleri bile terk ederek günahtan kaçan, Allah korkusuyla dünya nimetlerinden el
çeken kimse" adından.); Zekine (Arapça, sekîne "sakin olma,
sükûnet; huzur, gönül rahatlığı" adından.); Zinnet (Arapça: Zinet
"süs, bezek" adından.); Zöhre (Arapça, Zühre "Güneşe yakınlık
bakımından ikinci durumda olan gezegen, Venüs, Çulpan, Nâhid, Çobanyıldızı");
Zülfinaz (Arapça zülüf+ Farsça naz'dan= nazlı zülüf);
Zülfiye (1334) [Arapça zülüf adının müennesi].
Görüldüğü üzere, altmış kadar isim içerisinde bugün
kullanılmayan isimler de bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı eskimiş olup, bir
kısmının da "anlamı" bulunmamaktadır. Anlamsız gibi görünenlerin belki "mahallî"
söyleyişlerle ilgisi bulunabilir veya Anadolu'ya göç eden Balkan ya da Kafkas
asıllı kişilerin getirmiş oldukları isimler olabilir.
Ancak, Hafiye, Hurda, İbiş, Meymenet, Nanoş, Nubin, Porsel,
Sefore gibi isimlerin ne maksatla konulduğu anlaşılamamıştır. Hele "hurda"
adı taşıdığı anlam itibarıyla da güzel değildir.
Bunların yanında, Kiraz ve Kestane gibi Yunanca
adların kökenleri bilinmeden Türkçede kullanıldığı görülmektedir. Bu isimler,
Türk insanı tarafından sevilen iki meyve adından başka bir şey değildir.
Kısa bir mezarlık ziyareti sırasında tutulan notlara dayanan
bu küçük araştırmanın bize verdiği mesaj şudur: Türk insanının taşımış olduğu
adların büyük bir kısmı "mezar taşları"nda yaşamaktadır. Bu adların büyük bir
kısmı tarih içerisinde eriyip kaybolmuş, bazıları da "torun"ların adlarında
yaşayagelmiştir.
Türk kişi adlarının tarihî geçmişi araştırılacak ise "mezarlıklar"ın
unutulmaması, mermer taşların mutlaka gözden geçirilmesi gerekmektedir.
__________________________
* Türk Dili, S:565,
Ocak 1999, s.3-8.
Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY
ÖNCEKİ MAKALE: İMPARATORLUK DİLLERİ
|