Efendiler, 8 Kasım günü, Meclis'te gensoru görüşmelerine
devam edildi. Feridun Fikri Bey'in "Meclis soruşturması"
nın kabulü ile ilgili konuşması, birçok konuşmacının sözleriyle karışarak
hayli uzadı. Ondan sonra Yunus Nadi Bey kürsüye çıkarak : "Efendiler,
dedi, memleketin rejimi söz konusudur. Cumhuriyet rejimi söz konusudur.
Herşeyden önce bu meseleyi görüşmek lâzımdır! " Yunus Nadi Bey,
Rauf Bey'in bir gün önceki sözleri üzerinde durarak, millî hâkimiyet
mi Cumhuriyet'in gelişmesinden doğmuştur? Yoksa Cumhuriyet mi millî
hâkimiyetin gelişmesinin sonucudur?" şeklinde bir nazariyenin
tartışılmasının yersiz olduğunu açıkladı.
Rauf Bey'in "Değil halifenin, saltanatın, bu makamın haklarını
elinden alabilecek olan herhangi bir makamın aleyhindeyim"
şeklindeki sözlerini, Yunus Nadi Bey, şöyle yorumladı : Rauf Bey'e
göre bu makamın hakları vardır. İfade açıktır. Saklı hakları vardır.
Sakın kimse almasın, günün birinde belki lâzım olacaktır."
"Halbuki Teşkilât-ı Esasiye Kanunu çıkmıştır. Bütün makamlar
tespit edilmiştir. Bütün durumlar kanunda yerini almış, belirtilmiştir.
Ama hâlâ efsaneden safsatadan söz ediyor."
Bundan sonra Yunus Nadi Bey şunları söyledi : "... Cumhuriyet'i
beğenmeyen kimseler vardır. Açıkça söyleyemediklerini düşüncelerinde
besleyen yaratıklar vardır ve bunlar içimizdedirler. "... Öyle
adamların kafası ezilir, efendiler!"
Yunus Nadi Bey, Rauf Bey ve arkadaşlarının gösteri yaparcasına
davranışlarından, müfettiş paşaların istifalarından ve Meclis'in
içinde oyun oynanılmayacağından söz ettikten sonra, dedi ki : Özel
ve gizli tertiplerle bazı maksatları gerçekleştirebiliriz kuruntusuna
kapılarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin köşesinde oturarak
bu türlü şeyleri yapmak saygısızlıktır. Kabul edemeyiz, efendim.
Yunus Nadi Bey, Refet Paşa'ya ilişerek şunları söyledi :
"Yüksek malûmunuz olduğu üzere, Refet Paşa Hazretleri, altı
yedi ay önce, basında yer alan gösterişli ve yersiz... bazı açıklama
ve demeçlerle milletvekilliğinden istifa etmişlerdir. Garip bir
olaydır. Gerekçe olarak eklemişlerdi ki, milletvekilliğinden çekilmelerinin
sebebi, karanlık odada, yalnız arkadaşları arasında bir millî and
mı ne, bir şey varmış. Orada toplanan arkadaşları iş başına getirecekmiş.
Efendim, çok merak ettim bu işi."
Afyonkarahisar Milletvekili Ali Bey, yerinden söze karıştı ve :
"Yani generaller hükûmeti" dedi. Yunus Nadi Bey : "Çok
merak ettim bu işi :" diyerek sözüne devam etti ve dedi ki
: "Teşkilât-ı Esasiye Kanunu vardır. Cumhuriyet kurulmuştur.
Hükûmetin nasıl teşkil edileceği orada yazılıdır. Bütün bunları
idare eden bir Türkiye Büyük Millet Meclisi vardır. Hayır, bunlar
yeterli değildir. İstenir ki, Refet Paşa milletvekilliğinden istifa
etsin ve gitsin hükûmet kursun; yakın arkadaşlar toplansın... Ne
kanaattir bu?"
"Efendim, dağ başında mıyız? Demirci Efe'yi alıp gelip de
hükûmet mi kuracaktı? Meclis yok mudur? Teşkilât-ı Esasiye Kanunu
yokmudur? Bu ne mantıksızca harekettir."
Refet Paşa, Yunus Nadi Bey'e cevap vermek üzere kürsüye çıktı.
Kendisini savunmaya çalışırken, Rauf Bey iIe aralarında bir fikir
birliği olduğundan, Rauf Bey'in söylediği her şeyin onun hesabına
da kaydedilmesi gerekeceğinden söz ettikten sonra : "İki asker
milletvekilinin Meclis'e dönmelerini istemişsem, acaba Çin'de olduğu
gibi bir cumhuriyeti mi yapmak istemiş olurum?" dedi. Refet
Paşa'nın sözlerine, birçok milletvekili oturdukları yerden kısa
cevaplar vermeye başladılar. Hemen hemen karşılıklı tartışmaların
yapıldığı bir konuşma oldu. Nihayet, kürsü başka bir muhalif konuşmacıya
bırakıldı. Bundan sonra kürsüye çıkan Mahmut Esat Bey ( İzmir),
"...Günlerden beri sürmekte olan ve sonu bir türlü gelmeyen
görüşmelere ne inkılâbın ve ne de milletin tahammülü vardır"
dedikten sonra durumun inkılâp adına, inkılâbı ileri götürmek adına
hükûmeti düşürmek" ten ibaret olmadığını belirtti.
Mahmut Esat Bey, her şeyden önce gidilecek yolların belirtilmesi
gerektiğini, o takdirde daha samimî ve daha kesin olarak yürünebileceğini
söyledi ve Rauf Bey'in görüşüne tenıas ederek şöyle bir değerlendirme
yaptı : "Millî hâkimiyet başka bir konudur. Cumhuriyet, meşrutiyet,
mutlakiyet rejimleri ve istibdat daha başka konulardır. Bunlardan
bir kısmı devlet şekilleridir. Diğerleri millet iradesinin kullanılması
ve uygulanmasıdır. Bu dört şekil içinde, millî hâkimiyetin çeşitli
yollarla uygulandığını görüyoruz. Hattâ bir parça istibdat şeklinde
bile vardır. Meşrutiyette biraz daha fazla, Cumhuriyet'te daha fazla.
Bundan dolayı, burada iki şeyi birbirine karıştırmamak gerekir,
Millî hâkimiyet Cumhuriyet'in gelişmesinin eseridir, denemez. Çünkü
millî hâkimiyet, şekil değildir. Ruh ve öz meselesidir. "
Mahmut Esat Bey, Rauf Bey'in şahsî görüş diye ortaya attığı sözler
üzerinde, gerektiği kadar durduktan sonra : "Türk inkılâbı
yükseliyor. "Ancak, bu inkılâbı sür'atle hedefine, milletçe
beklenen hedefine ulaştırabilmek için, bir an önce gerçek durumun
açıklık kazanması lâzımdır. Türk milleti, ortada, demokrasi adına
çekilmiş bir kılıç gibi, bunu beklemektedir sözleriyle konuşmasına
son verdi.
Bundan sonra, Adalet Bakanı Necati ve Millî Eğitim Bakanı Vasıf
Bey'ler, muhalif konuşmacıların sorularına uzun konuşmalar yaparak
cevap verdiler.
|