Meclis, genel görüşmeye geçti. Görüşülecek konular
"Mübadele,İmar ve İskân Bakanlığı ile ilgili gensoruydu."
Başbakan İsmet Paşa, kürsüye çıkarak şu teklifte bulundu : Birçok
konuşmacının imar ve iskân işleri üzerinde değil, çeşitli vesilelerle
diğer bakanlıklarla ilgili işler üzerinde durduklarını gördüm. Hattâ,
bazı konuşmacılar, Başbakan'ın devletin iç ve dış siyaseti üzerinde
uzun uzadıya geniş bilgi vermesini istemişlerdir. Bu isteklerin
hepsini de memnuniyetle benimsiyorum. Mübadele Bakanı, yüce Meclis'in
uygun görüp oy vermesiyle Başkan Vekilliği'ne seçilmiştir. Ancak,
bundan dolayı, gensorunun önem ve kapsamının hiçbir şekilde hafife
alınmamasını teklif derim. Ben, yerinde ve uygun "taktiği"
severim.
Böylece Hükûmet, sahnenin perdesini kaLdırdı ve oyun hazırlığı
yapanların oyunlarını sahneye koymalarını çabuklaştırdı. Hükûmet,
açıktan açığa ve karşı karşıya çarpışmayı kabul etmiş bulunuyordu.
Efendiler, lehte ve aleyhte olmak üzere otuz kadar konuşmacı söz
aldı. Adalet ve Millî Eğitim Bakanları da konuştular, Tartışma,
beş saat hiçbir sonuç alınmadan devam etti. Gensoru görüşmeleri
ertesi güne bırakıldı.
Ertesi gün 14.30'da görüşmelere başlandı. İlk söz alan İçişleri
Bakanı ve Mübadele, İmar ve İskân Bakanı Vekili Recep Bey oldu.
Uzun açıklamalar yaparak konuştu. Muhalifler, oturdukları yerlerden
Recep Bey'e kısa sataşmalar yapıyorlardı.
Recep Bey, bir noktada dedi ki : "Bazı gazeteler ve bazı kimseler
diyorlar ki, Ankara'da bir Hükûmet varmış. Meclis'in bütün tatil
zamanlarında, memleketi ne kadar usulsüzlükler varsa hep bunlarla
idare etmiş... Söylentilere göre, bazı arkadaşların birtakım gizli
defterleri de varmış; orada Bakanların yaptıkları kanunsuz işler
yazılıymış. . . Bir gün gelecekmiş Meclis toplanacak ve orada Hükûmet'i
hesaba çekeceklermiş... O zaman o gizli defterlerin içindekiler,
milletin huzurunda Hükûmet'ten sorulacakmış. İşte, o gün gelmiştir!
O defterlere yazılmış olanları milletin gözü önüne döksünler!"
Feridun Fikri Bey, arkadaşları adına çoğul şekli kullanarak cevap
verdi : "Sırasında dökeceğiz" dedi.
Recep Bey, karşılık verdi : "Dökünüz efendim, bekliyoruz.
Hükûmet, milletin huzurunda bağrını sorumluluğa açmış olarak daima
karşınızdadır" dedi ve şu sözleri ekledi : "Memleketin
gizliliğe kapalılığa, belirsizliğe ve kararsızlığa tahammülü yoktur.
Açıktan açığa tenkit yapılmadan, her gün ufukta birtakım tehlike
bulutlarının dolaştığını fısıldayarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin,
bu körpe varlığın yapısında zararlı karışıklıklar varmış gibi göstermek
bu memlekete karşı hainliktir. "Herkesin köşede bucakta, koridorlarda,
şurada burada, gerçek dışı asılsız birtakım kuruntularla kamuoyunu
bulandırmaktansa, bu herkese eşitlikle açık olan millet kürsüsüne
çıkıp gerçeği oradan söylemesi lâzımdır. Gerçekler söylenmez ve
yine bu asılsız, kuruntuya dayanan telkinlerde bulunulmaya devam
edilirse, bunu yapanların, bu memleketin kaderi ile içten ve sağlam
bir bağlantıları bulunmadığına hükmedeceğim. Ben kendim bunu böyle
kabul edeceğim. Sanırım ki, millet de böyle kabul edecektir. Bu
kürsüye davet ediyorum. . . Ta ki millet bilsin : Gerçek ne taraftadır,
zan, kuruntu, lekeleme, suçlama ne taraftadır?"
Recep Bey'den sonra, aleyhte konuşan birtakım milletvekilleri dinlendi.
Onlara da Ticaret Bakanı Hasan Bey (Trabzon Milletvekili) ve Millî
Savunma Bakanı Kâzım Paşa cevap verdiler.
Aleyhte söz alanlar arasında Rauf Bey de vardır. Ona da söz sırası
geldi.
Rauf Bey, İmar ve İskân Bakanlığı ile ilgili soru ve gensorunun,
bütün Hükûmet'e yöneltilmesini uygun bulmamakla birlikte, Başbakan
Paşa'nın bu davranışını mertçe buldu ve sözlerinin başında : "Meclis,
bir kasıt karşısında bulunan Hükûmet'e hücum durumuna geçmiştir"
dedi.
Yunus Nadi Bey : "Anlamadık" dedi. Rauf Bey açıkladı.
Dedi ki : "Tenkit edenler, Hükûmet'e karşı konuşurken, kasıtlı
bir iş yapmışlar ve ona hücum ediyorlarmış gibi bir durum görüyorum."
Rauf Bey, konuşmacıların ağır kelimeler kullanmamaları, konuşmalarında
Hükûmet'i küçük düşürücü ifadelere yer vermemeleri gibi, öğüt verircesine
yumuşak bir tavır takınarak Feridun Fikri Bey'in teklifine dokundu
ve o teklifi savundu. Tunceli Milletvekili'nin teklifi bir "parlamenter
anket" idi. "Meclis soruşturması" yapacak bir komisyon
kurulması için acele karar alınması isteniyordu. Feridun Fikri Bey'in
bununla ilgili bir önergesi ve bu önergenin isim okunarak oya konması
için de Feridun Fikri Bey'le birlikte daha on altı arkadaşının başka
bir önergesi vardı.
Rauf Bey dedi ki : "Soruşturma komisyonu" diye tercüme
ettiğim bir komisyondan söz edildi. Bundan söz eden Feridun Fikri
Bey 'dir. Rauf Bey, sözüne şöyle devam etti :
"... Bakanlar böyle bir komisyonun kabulünü, bu ana kadar
saygıya değer olan vatan ve millet duygularına karşı bir leke bir
horlama saydılar."
Yunus Nadi Bey, Rauf Bey'in sözünü kesti. "Biraz öyle"
dedi. Rauf Bey tekrar devam etti : "Hepimizin yanılmaz olmadığımızı
kabul ederek arz ediyorum ve bunun gerekli bulunduğunu ben de ilgili
olduğum için, herkesten önce ben istiyorum" dedi.
|