Efendiler, Kütahya'ya, Bakanlar Kurulu kararı ve hey'etin geri
dönmesi gereğini bildirdikten sonra cephe komutanlarına da âsî Ethem
ve kardeşlerine karşı fülî harekâta geçmelerini emrettim.
Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi,şunun
bunun mâsum çocuklarını kurtulmalık dilenmek için dağlara kaldırmak
haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla
bütün bir Türk vatanını bezdiren ve Türk milletinin Büyük Meclisi'ni
kendileriyleuğraştıran utanmaz, haddini bilmez, küstah ve herhangibir
düşmanın boğazı tokluğuna casusluğunu, uşaklığını yapacak kadaraşağılık
ve bayağı yaratılışta olan bu kardeşleri, ellerindeki bütün kuvvetler
ve dayandıkları düşmanlarla birlikte yola getirmek ve ortadan kaldırmak
suretiyle, inkılâp tarihimizde, etkili bir ibret örneği vermek zarurîgörüldü.
Onun için şöyle bir hazırlık yapmıştık :
Bursa'da bulunan Yunan kuvvetlerine karşı bir piyade tümeni bırakılarak,iki
piyade tümeni ile bir süvari tugayına Eskişehir'in güneybatısında
veKütahya doğrultusunda yığınak yaptırılmıştı. Uşak'ta bulunan Yunankuvvetlerine
karşı da, cephede yalnız bir tabur bırakılarak,iki piyade tümeni
ile yedi süvari alayına, Dumlupınar yakınlarında veyine Kütahya
doğrultusunda yığınak yaptırılmıştı.
Kuvvetlerimiz, hareket emrini alır almaz, derhal Kütahya'da bulunan
âsî Ethem kuvvetleri üzerine yürüyüşe geçtiler. 29 Aralık 1920günü
Kütahya'yı işgal ettiler. Üç gün sonra da Batı ve Güney Cepheleri'ndenhareket
eden bütün kuvvetlerimiz, Kütahya'nın 30 - 40 kilometre ilerisindeve
Gediz yönünde bir hatta birleştiler. Âsî Ethem, kuvvetlerini hiçbiryerde
durdurmaya ve direnişe geçirmeye cesaret edemedenGediz üzerine çekilmişti.
Efendiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin şuurlu ordusu, kendisini,
Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti'ni küçük görecek kadar beyinsizlik
vebudalaca gurur gösteren bu âsîlere hak ettikleri yola getirme
sillesinivurmak için, önüne geçilmez bir hiddet ve şiddetle hareket
ediyordu.Nefes almaksızın kaçan âsî Ethem, İstanbul'da Sadrazamlık
YüksekKatınap diye şu telgrafı veriyordu :
Ankara'da tutuklanan sayın arkadaşlarınızın İstanbul'a geri gönderilmeleriiçin,
Ankara Meclis Başkanlığı'na çektiğim protesto yazısı aşağıda bilgilerinizesunulmuştur,
Şimdi, Millet Meclisi'nin kararıyla saldırıya uğramış bulunuyorum.Kuvvettim
savunmaya hattâ karşı saldırıya, bile yeterli olmakla birlikte,
karşımdave yanlarımda Yunanlılar bulunduğundan, tutulacak yol konusunda
Yunan komutanlığı ile anlaşmaya varılmış ise de, zâtıdevletlerinin
onayını almayı da herbakımdan lüzumlu buldum. Gereğinin yapılması,
haberleşmelerin ve Zâtıdevletlerininemirlerinin alınmasının sağlanması
için, Gediz telgraf hattının onarımıve düzeltilmesi, yüksek emirlerinize
arz olunur. Umum Kuva-yı Seyyare ve Kütahya Bdlgesi Eski Komutanı
ve Şimdiki Uınum Kuva-yı Milllye Komutanı Ethem
Efendiler, bu telgrafta sözü geçen ve protesto yazısı denilen saçmasapan
bir telgraf, gerçekten de Meclis Başkanlığı'na çekilmiş ve gizli
biroturumda Meclis'e okunmuştu. Bu telgrafta kullanılan kelime ve
deyimler o kadar kaba ve edepsizcedir ki, bir defa okunduktan sonra
bir keredaha okunmasına ve dinlenmesine tahammül edilememişti. Bu
kadar bayağı, saçma sapan bir yazıyı huzurunuzda da arz etmeyi gerekli
bulmuyorum.Bu abuk sabuk yazı ile milletvekillerinin şahıslarına
hakaret edilerek, Millî Meclis'in meşruluğuna saldırılarak, İzzet
Paşa hey'etininİstanbul'a dönmekte serbest bırakılması isteniyordu.
Efendiler, kuvvetlerimiz Kütahya'ya girerken, ben de Meclis'te
bazımilletvekilleri tarafından sorguya çekilmiş bulunuyordum. Asî
Ethem'inüzerine yürümemize, ona saldırmamıza ve onu takip etmemize
karşı çıkılıyordu.Fuat Paşa, Ethem ve kardeşini çekip çevirebildiği
için değiştirilmemesiyerinde olurmuş. Bütün anlaşmazlıkların sebebi,
yenitayin ettiğim komutanların tecrübesizlikleri ve durumun gereğine
uyguntutum ve davranışlarda bulunmamaları imiş... Orduda ciddiyet
ve disiplinaramanın zamanı mı imiş; ya Allah korusun Ethem Bey orduyudağıtırsa
ne yapacakmışım? Bu kadar önemli bir olaya ki.m ve nasıl ka-rar
vermiş? Böyle bir karar Meclis'e haber vermeden nasıl alınırmış?gibi
birçok soru ve eleştirilerden sonra, "herhalde Ethem Bey ve
kardeşlerivurulmamalıdır" istekleri ileri sürüldü. 29 Aralık
gününün bütünoturumlarını ve 30 Aralık gününün birkaç gizli oturumunu
açıklamalaryapmakla geçirdim. Oturumun bütün safhalarını belgeleriyle,
delilleriyleve gerçekleriyle açıklamaya çalıştım. Bütün bu açıklamalarıma
rağmentartışma bir türlü son bulmuyordu. Her şey bir yana, yalnız
Meclis'in meşruluğunasaldırma maksadı güden telgraf, sahiplerini
Hıyanet-i VataniyeKanunu'na çarptırmaya yeterliyken, hu âsîlerin
aylardan beri devam edegelenisyancı tutumları ve millî hükûmeti
yıkmak ve kendi akıllarıncabaşka türlü bir hükûmet kurmak düşüncelerini
uygulamaya yeltenmeleridikkate alınmak istenmiyordu. Aksine, bunların
ortadan kaldırılmaktanve cezalandırılmaktan kurtulmalarına çalışılmak
isteniyor gibiydi. Bununsebebini kısaca açıklayayım Efendiler, milletvekillerinden
bazıları,durumun şahsî ve hissî kırgınlıklardan doğduğuna inanmışlardı.
Gerçektende bu yolda sonsuz propaganda yapılmış ve kamuoyu yanıltılmakistenmişti.
Bir de kuvvetli ve aşın telkinler altında, Ethem kuvvetlerininçok
ve yenilmesi güç olduğu sanılarak, bunların ordu ile çatışmasıhalinde,
ordunun çil yavrusu gibi dağılacağını, o zaman da durumun gerçektenfeci
olabileceğini düşünüyorlar ve böyle silâhlı bir çatışmaya en-gel
olmayı uygun buluyorlardı.
Efendiler, bu düşünceleri isabetli görüp ona göre hareket etmeninsonucu,
emirerliğinden gelen ve aslında daha yüksek bir düşünce kabiliyetinesahip
bulunmayan Ethem'in koskoca Türk vatanında diktatörlüğünü kabul
ve tasdik etmek olacağını anlamamak mümkün müydü?
Meclis'in heyecan ve kararsızlığını giderecek inandırıcı bir konuşmayaparak,
gizli oturumlardaki görüşmeleri, çarpışmanın fülî sonuçlarınıbeklemek
üzere kapattık.
|