Batı Cephesi Komutanı, iki piyade tümenini ve Ethem Bey'in Kuva-yı
Seyyâresi'ni Gediz'deki Yunan tümeni üzerine harekete geçirebilecekti.
Bu hareketten parlak bir sonuç almayı umuyordu.
Genelkurmay Başkanlığı, Batı Cephesi Komutanlığı'nın bu teklifini
kabul etmedi. Çünkü düşman ordusu genel durumu itibariyle bizim
ordumuzdan daha kuvvetli idi. Biz, daha ordumuzu kurmuş ve düzene
sokabilmiş değildik. Cephanemiz miktarı da ağırdan almamızı gerektiriyordu.
Bütün cephe kuvvetlerimize müracaat ederek ve azçok üstün bir kuvvet
toplayarak, Gediz'de düşmana karşı sür'atle bir başarı kazanmak
belki mümkün olabilirdi. Fakat kuvvetlerimiz ve hazırlığımız, böyle
bir başarıyı genel ve sonuç aldırıcı bir başarıya götürmeye elverişli
değildi. O halde, bütün işe yarayan kuvvetlerimizi, sınırlı ve geçici
bir başarı elde etmek için kullanmış ve yıpratmış olacaktık. Bu
takdirde, düşman bütün kuvvetleri ile bir karşı taarruza geçerse,
her tarafta yenilgi kaçınılmaz olurdu. Bundan dolayı da cephenin
ve Hükûmet'in şimdilik ordu teşkilâtını genişletmek ve mevcudunu
artırarak cepheyi kuvvetlendirmeye çalışmak gerekiyordu. Memleketin
ölüm kalım meselesi demek olan Batı Cephesi'nde özel ve sınırlı
düşüncelere kapılmak doğru bulunmuyordu.
Genelkurmay Başkanı bu Gediz taarruzunun yapılmamasında ısrar etti.
Batı Cephesi Komutanlığı ile, haberleşme yoluyla anlaşamadı. Bizzat
Ankara'dan Eskişehir'deki Batı Cephesi Karargâhı'na gitti. Genelkurmay
Başkanı İsmet Paşa ile Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa' nın
bu görüşmeleri sonunda, Ali Fuat Paşa durumu yerinde bir daha inceledikten
sonra karar vermek üzere, hareketi ertelemiştir. Fakat, birkaç gün
sonra, Cephe Komutanlığı'nca gönderilen rapordan taarruza karar
verildiği anlaşılmıştır.
Efendiler, o günlerde bu taarruz lehinde, her tarafta ve Meclis'te
müthiş bir propaganda yapılıyordu.
"Düşman Gediz'de tek başınadır. Biz onu orada yok ederiz.
Parlak bir durum ortaya çıkar. Zaten Yunan ordusu kaçmaya hazırdır"
sözleriyle, Gediz taarruzunun gerekli olduğu, neredeyse genel bir
kanaat haline getirilmek isteniyordu.
Sonunda, Batı Cephesi Komutanı, 61' inci ve 11' inci Tümenler ve
Kuvve-i Seyyareler'le 24 Ekim 1920'de Gediz'deki düşmana taarruz
etti.
Efendiler, dalgalı, disiplinsiz, emir ve komutasız bazı hareketlerden
sonra, bildiğiniz üzere, Gediz'de yenildik.
Yunan ordusu bu harekete cevap oimak üzere, 25 Ekim 1920 günü Bursa
Cephesinden taarruza geçti. Yenişehir'i ve İnegöl'ü işgal etti.
Uşak'tan, Dumlupınar sırtları ilerisinde bulunan birliklerimize
saldırdı. Birliklerimiz, Dumlupınar sırtlarına kadar çekildi.
Böylece Efendiler, cephenin her tarafında yeniden genel bir yenilgiye
uğradık.
Batı Cephesi Komutanı'nın, taarruza geçmesinden dört gün sonra
Bakanlar Kurulu'nda şu telgrafı okundu :
Genel Kurmay Başkanlığı'na, Çandarhisar 27/28.10.1920
1- Birliklerin savaş kayıplarını sür'atle telâfi ihtiyacındayız.
Gediz savaşı, üç yüz savaşçıdan kurulu birliğin, bir taburun savaş
görevini yapmasına yeterli olmadığını gösterdiğinden, tabur mevcutlarını
dörder yi.iz savaşçıya çıkarmak mecburiyetindeyiz. Bu savaşlar dolayısıyla,
bütün depo birlikleri bile cepheye sürüldüğünden yetişmiş, silâhlı
ve teçhizatlı bin ikmal erinin, özellikle Ankara'daki birliklerinden,
bu mümkün değilse en yakın bir yerden acele olarak gönderilmesini,
2 - Askerî manevralar ve savaşlar giydirilebilen erlerin bile elbiselerini,
ayakkabılarını parçalamış, dünden beri kar yağan dağlarda asker
çıplak ve yalınayak ayak kalmıştır. "Cephe Komutanlığı Vekilliği"
emrinde hiçbir şey olmadığından, özellikle kaput, ayapkabı, pamuklu,
elbise, yelek, kuşak; kısacası, hava şartlarından korunmak için
ne verilmek gerekiyorsa, on beş bin hesabıyla acele olarak gönderilmesini
arz ve rica ederim.
3 - Millî Savunma Bakanlığı'na, Genelkurmay Başkanlığı'na ve bilgi
edinilmesi için Cephe Komutanlığı Vekilliği'ne yazılmıştır. ( Batı
Cephesi Komutanı Ali Fuat)
Efendiler, Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat Paşa'nın, daha Gediz
savaşının yapılmakta olduğu bir sırada okuduğumuz bu telgrafında
yazılmış olanlarla, bunlarda sezilen anlam ve zihniyetin pek dikkate
değer görülmesi tabiîdir, sanırım. Askerin durumu, kuvvetimizin
miktarı, hazırlığımızın derecesi, bütün memlekette her bakımdan
muhtaç olduğumuz muz kaynakların kudret ve kabiliyeti, elbette bu
telgraf tarihinden üç gün önce Batı Cephesi Komutanlığı'nca biliniyordu.
Her şey tamam olup da, bunlar Gediz Muharebesi'nin yapıldığı üç
beş gün içinde mi mahvolmuştu? Bilinmekte olan bütün gerçeklere
rağmen, Batı Cephesi, Genelkurmay kurmay Başkanlığı tarafından mı
taarruza zorlanmıştı?
Söz konusu telgraf, Bakanlar Kurulu'nda okunduktan sonra altına
şu not yazılmıştı :
Bakanlar Kurulu'nca okundu. İleri sürülen sebepler ve olaylar akla
yatkın bulunmadı. Gerekli yardımın yapılacağı tabiidir. 3' ncü Alay'dan
beklenen kuvvet gönderilecektir.(İsmet).
|