Efendiler, daha Amasya'da iken karşılaştığımız durum, yalnız, Şeyh
Recep olayı ile kalmadı.
Adapazarı dolaylaylarında da buna benzer bir olay görüldü. Müsaade
ederseniz onu da kısaca bilginize sunayım :
Adapazarı ilçesinin Akyazı taraflarında türeyen Talustan Bey,
İstanbul'dan para ve direktifle gelerek, süvari olacaklara 30,
piyade yazılacaklara 15 lira vaadeden Bekir Bey ve Sapanca'nın Avşar
köyünden Beslân adında bir tahsildar birleşiyorlar. Bu adamlar
başlarına topladıkları atlı, yaya birtakım kimselerle Adapazarı
kasabasını basmaya karar veriyorlar. Tahir Bey adındaki Adapazarı
kaymakamı bunu haber alıyor. Tahir Bey, İzmit'ten gönderilen bir
binbaşı ile kendi topladığı yirmi beş kadar atlıyı alarak, kasabayı
basmaya gelenlere karşı hareket ediyor. Lâtife denilen bir köyde
karşılaşıyorlar. Bu başıbozuk gruba hareketlerinin sebebi
sorulmuş... Verdikleri cevap şuymuş: Padişah Hazretleri'nin hayatta
ve yüce hilâfet makamlarında olup olmadığını öğrenmek için
Adapazarı'na makine başına gelmek istiyoruz. Mustafa Kemal Paşa'yı,
Padişah yerine koyamayız...
Tahir Bey'in makina başında, İzmit Mutasarrıfı'na verdiği bilgide,
adı geçenlerin İstanbul'da önemli kimselerle ilişkide olduğunu ve
hattâ Padişah'ın da bu hareketlerinden haberli bulunduğunu
söyledikleri kaydediliyordu. Resmi olarak verilen bilgide: Bekir'in,
orada toplanan kimselere, bu iş için İstanbul'da bir hafta süre
koydular, beş gün geçti. İki günümüz kaldı. İşi çabucak bitirelim
dediği de bildiriliyordu.
İzmit'teki Tümen Komutanı, Adapazarı üzerine bir müfreze
gönderecekti. Ali Fuat Paşa da, Düzce üzerine bir miktar kuvvet sevk
edecekti.
23 Ekim tarihinde, İzmit'teki Tümen Komutanı'na, Bekir'in İtilâf ve
Hürriyet'çilerle yabancı düşmanlar tarafından gönderildiği ve
bozguncu hareketlerinin önlenmesi gerektiği bildirildi.
Adapazarı kaymakamı Tahir Bey'e de, 23 Ekimde doğrudan doğruya,
Bekir ve arkadaşları için uygulanacak sert ve sür'atli tedbirlerde
asla gevşek davranılmamasını, zararlarının önlenmesini ve sonucun
bildirilmesini emrettim.
Efendiler, 23 Ekim tarihli bir şifre ile, Bekir ve yardakçılarının,
yaptıkları işler ve kimlikleri hakkında elde ettiğimiz bilgileri,
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa'ya bildirdik ve Saltanat Hükümeti'nce bu
gibi bozguncu eylem ve hareketlere karşı, zamanında etkin tedbirler
alındığı ve konu millî teşkilâta dokunduğu takdirde, en şiddetli
tedbirlere başvurmak zorunda kalacağımızı arz ederiz dedik.
İzmit'ten giden ve olay yerinde takviye edilen millî ve askerî bir
müfreze, pek çok sayıda toplanmış ve toplanmakta olan fesatçıları
dağıtmış, tahsildar Beslân ve kardeşi Hasan Çavuş'u ele geçirmiş,
asıl özel direktif ve para ile bir hafta önce İstanbul'dan gelmiş
olan Bekir, kaçmış. Bu Bekir, subaylıktan kovulma ve Manyaslıdır.
Bundan sonra vermeye mecbur olduğumuz emirlerle, İzmit'te kışkırtıcı
ve tertipçi olanlardan, İngiliz İbrahim diye tanınan biri ve diğer
birtakımları hakkında kovuşturma başladı.
Bekir'in, olay yerinde alınan tedbirler sonunda teşebbüsünün boşa
çıktığını ve kaçtığını, ancak, İstanbul'a dönerek, orada yeniden
mel'unca teşebbüslerde bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğunu,
hakkında özel kovuşturma yapılmasını Amasya'dan 26 Ekim 1919
tarihinde Harbiye Nâzırı Cemal Paşa'ya yazdım.
27 Ekim 1919 tarihinde Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey'den gelen
telgrafta : Bekir'in emrinde iki subay, kırk silâhlı adam olduğu
halde Abaza köylerinde halkı, bugünkü hükûmet adına, Millî Mücadele
aleyhine kıştırtarak birçok para sarfettiği ve Nezaret'e yazdığı
yazılarının kabul edilmediği bildiriliyordu.
Efendiler, bu gibi konularda, hükûmeti uyarma ve görevini yapmaya
davetten ibaret olan müracaatlarımız, elbette, hükûmetin işine
karışma gibi sayılmaz, inancındayım.
İstanbul'da hükûmetin gözü önünde tertiplenen, içteki ve dıştaki
düşmanların Padişah'ın bilgi ve rızası ile olduğuna şüphe
etmediğimiz teşebbüslerinin, fiilen başarıya ulaşacağı dakikaya
kadar beklemek ve elbette hükûmet tedbir alır, engel olur diyerek
safça bir boyun eğmeye kapılmak yerinde olamazdı.
Efendiler, Amasya'da görüşmelere başladığımız 20 Ekim günü, alınan
bilgilerin özeti şuydu : İstanbul'da, Hürriyet ve İtilâf Partisi,
Askeri Nigehban Cemiyeti ve Muhipler Cemiyeti bir blok kurdular. Bu
blokla, Ali Kemal ve Sait Molla gibi kimseler, azınlıkları sürekli
olarak Kuva-yı Milliye aleyhine kışkırtmaya başladılar. Rum ve
Ermeni patrikleri, Kuva-yı Milliye aleyhine İtilâf Devletleri
temsilcilerine başvurdular. Ermeni Patriği Zaven Efendi,Neologos
gazetesinde yayınladığı bir mektupla, son Millî Mücadele
hareketinden dolayı Ermenilerin göç etmekte olduklarını ilân etti.
İdam edilmiş bulunan Kâzım'ın kardeşi Hikmet adında biri,
İstanbul'dan aldığı direktifle Adapazarı çevresinde başına birtakım
silâhlı adamlar toplamaya başladı. Bu Hikmet'in adına önemli bir
belgede de rastlayacağız. Adapazarı yakınlarında, Değirmendere'de de
para ile adam toplanmaya başlandı. Çete halinde toplananların, Geyve
hükûmet binasını basmaya karar verdikleri haber alındı Karacabey'de
de buna benzer ufak tefek hareketler görüldü. Bursa'da, Gümülcüneli
İsmail'in topladığı çetelerin, Kuva-yı Milliye aleyhindeki
hareketleri duyulmaya başladı. Nigehbancılardan tutuklu bulunanların
hepsi bir günde hapisten çıkarıldı.
Düşmanlar tarafından Kuva-yı Milliye aleyhine kurulan çetelerin
çatışmaya geçmeleri, karşı blokun açıktan açığa hareketi, İstanbul
polis müdürünün aleyhte faaliyeti, Ali Rıza Paşa Kabinesi'nde bizim
aleyhimizde nâzırların bulunması, bazı teşkilât merkezlerimizi,
özellikle İstanbul merkezimizi ümitsizliğe düşürmeye başlamıştı.
Hükûmetin, bir maksat ve karar sahibi olduğunu gösterecek hiçbir
harekette bulunamaması ve yalnız Dahiliye Nâzırı Şerif Paşa'nın
olumsuz ve aralıksız faaliyetini doğru bulan davranışı, gerçekten
düşünülecek ve endişe edilecek bir durumu sergiliyordu.
Efendiler, daha Amasya'da iken karşılaştığımız durum, yalnız, Şeyh
Recep olayı ile kalmadı.
Adapazarı dolaylaylarında da buna benzer bir olay görüldü. Müsaade
ederseniz onu da kısaca bilginize sunayım :
Adapazarı ilçesinin Akyazı taraflarında türeyen Talustan Bey,
İstanbul'dan para ve direktifle gelerek, süvari olacaklara 30,
piyade yazılacaklara 15 lira vaadeden Bekir Bey ve Sapanca'nın Avşar
köyünden Beslân adında bir tahsildar birleşiyorlar. Bu adamlar
başlarına topladıkları atlı, yaya birtakım kimselerle Adapazarı
kasabasını basmaya karar veriyorlar. Tahir Bey adındaki Adapazarı
kaymakamı bunu haber alıyor. Tahir Bey, İzmit'ten gönderilen bir
binbaşı ile kendi topladığı yirmi beş kadar atlıyı alarak, kasabayı
basmaya gelenlere karşı hareket ediyor. Lâtife denilen bir köyde
karşılaşıyorlar. Bu başıbozuk gruba hareketlerinin sebebi
sorulmuş... Verdikleri cevap şuymuş : Padişah Hazretleri'nin hayatta
ve yüce hilâfet makamlarında olup olmadığını öğrenmek için
Adapazarı'na makine başına gelmek istiyoruz. Mustafa Kemal Paşa'yı,
Padişah yerine koyamayız...
Tahir Bey'in makina başında, İzmit Mutasarrıfı'na verdiği bilgide,
adı geçenlerin İstanbul'da önemli kimselerle ilişkide olduğunu ve
hattâ Padişah'ın da bu hareketlerinden haberli bulunduğunu
söyledikleri kaydediliyordu. Resmi olarak verilen bilgide: Bekir'in,
orada toplanan kimselere, bu iş için İstanbul'da bir hafta süre
koydular, beş gün geçti. İki günümüz kaldı. İşi çabucak bitirelim
dediği de bildiriliyordu.
İzmit'teki Tümen Komutanı, Adapazarı üzerine bir müfreze
gönderecekti. Ali Fuat Paşa'da, Düzce üzerine bir miktar kuvvet sevk
edecekti.
23 Ekim tarihinde, İzmit'teki Tümen Komutanı'na, Bekir'in İtilâf ve
Hürriyet'çilerle yabancı düşmanlar tarafından gönderildiği ve
bozguncu hareketlerinin önlenmesi gerektiği bildirildi.
Adapazarı kaymakamı Tahir Bey'e de, 23 Ekimde doğrudan doğruya,
Bekir ve arkadaşları için uygulanacak sert ve sür'atli tedbirlerde
asla gevşek davranılmamasını, zararlarının önlenmesini ve sonucun
bildirilmesini emrettim.
Efendiler, 23 Ekim tarihli bir şifre ile, Bekir ve yardakçılarının,
yaptıkları işler ve kimlikleri hakkında elde ettiğimiz bilgileri,
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa'ya bildirdik ve Saltanat Hükümeti'nce bu
gibi bozguncu eylem ve hareketlere karşı, zamanında etkin tedbirler
alındığı ve konu millî teşkilâta dokunduğu takdirde, en şiddetli
tedbirlere başvurmak zorunda kalacağımızı arz ederiz dedik.
İzmit'ten giden ve olay yerinde takviye edilen millî ve askerî bir
müfreze, pek çok sayıda toplanmış ve toplanmakta olan fesatçıları
dağıtmış, tahsildar Beslân ve kardeşi Hasan Çavuş'u ele geçirmiş,
asıl özel direktif ve para ile bir hafta önce İstanbul'dan gelmiş
olan Bekir, kaçmış. Bu Bekir, subaylıktan kovuluna ve Manyaslıdır.
Bundan sonra vermeye mecbur olduğumuz emirlerle, İzmit'te kışkırtıcı
ve tertipçi olanlardan, İngiliz İbrahim diye tanınan biri ve diğer
birtakımları hakkında kovuşturma başladı.
Bekir'in, olay yerinde alınan tedbirler sonunda teşebbüsünün boşa
çıktığını ve kaçtiğını, ancak, İstanbul'a dönerek, orada yeniden
mel'unca teşebbüslerde bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğunu,
hakkında özel kovuşturma yapılmasını Amasya'dan 26 Ekim 1919
tarihinde Harbiye Nâzırı Cemal Paşa'ya yazdım.
27 Ekim 1919 tarihinde Bolu Mutasarrıfı Haydar Bey'den gelen
telgrafta : Bekir'in emrinde iki subay, kırk silâhlı adam olduğu
halde Abaza köylerinde halkı, bugünkü hükûmet adına, Millî Mücadele
aleyhine kıştırtarak birçok para sarfettiği ve Nezaret'e yazdığı
yazılarının kabul edilmediği bildiriliyordu.
Efendiler, bu gibi konularda, hükûmeti uyarma ve görevini yapmaya
davetten ibaret olan müracaatlarımız, elbette, hükûmetin işine
karışma gibi sayılmaz, inancındayım.
İstanbul'da hükûmetin gözü önünde tertiplenen, içteki ve dıştaki
düşmanların Padişah'ın bilgi ve rızası ile olduğuna şüphe
etmediğimiz teşebbüslerinin, fiilen başarıya ulaşacağı dakikaya
kadar beklemek ve elbette hükûmet tedbir alır, engel olur diyerek
safça bir boyun eğmeye kapılmak yerinde olamazdı.
Efendiler, Amasya'da görüşmelere başladığımız 20 Ekim günü, alınan
bilgilerin özeti şuydu : İstanbul'da, Hürriyet ve İtilâf Partisi,
Askeri Nigehban Cemiyeti ve Muhipler Cemiyeti bir blok kurdular. Bu
blokla,Ali Kemal ve Sait Molla gibi kimseler, azınlıkları sürekli
olarak Kuva-yı Milliye aleyhine kışkırtmaya başladılar. Rum ve
Ermeni patrikleri, Kuva-yı Milliye aleyhine İtilâf Devletleri
temsilcilerine başvurdular. Ermeni Patriği Zaven Efendi, Teologos
gazetesinde yayınladığı bir mektupla, son Millî Mücadele
hareketinden dolayı Ermenilerin göç etmekte olduklarını ilân etti.
İdam edilmiş bulunan Kâzım 'ın kardeşi Hikmet adında biri,
İstanbul'dan aldığı direktifle Adapazarı çevresinde başına birtakım
silâhlı adamlar toplamaya başladı. Bu Hikmet'in adına önemli bir
belgede de rastlayacağız. Adapazarı yakınlarında, Değirmendere'de de
para ile adam toplanmaya başlandı. Çete halinde toplananların, Geyve
hükûmet binasını basmaya karar verdikleri haber alındı Karacabey'de
de buna benzer ufak tefek hareketler görüldü. Bursa'da, Gümülcüneli
İsmail'in topladığı çetelerin, Kuva-yı Milliye aleyhindeki
hareketleri duyulmaya başladı. Nigehbancılardan tutuklu bulunanların
hepsi bir günde hapisten çıkarıldı.
Düşmanlar tarafından Kuva-yı Milliye aleyhine kurulan çetelerin
çatışmaya geçmeleri, karşı blokun açıktan açığa hareketi, İstanbul
polis müdürünün aleyhte faaliyeti, Ali Rıza Paşa Kabinesi'nde bizim
aleyhimizde nâzırların bulunması, bazı teşkilât merkezlerimizi,
özellikle İstanbul merkezimizi ümitsizliğe düşürmeye başlamıştı.
Hükûmetin, bir maksat ve karar sahibi olduğunu gösterecek hiçbir
harekette bulunamaması ve yalnız Dahiliye Nâzırı Şerif Paşa'nın
olumsuz ve aralıksız faaliyetini doğru bulan davranışı, gerçekten
düşünülecek ve endişe edilecek bir durumu sergiliyordu. |