Efendiler, AIi Rıza Paşa Kabinesi'nin iktidar mevkiine geçtiğinin
beşinci gününe geldik. Hâlâ anlaşamıyoruz. Memleketin İstanbul ile
olan resmî haberleşme ve ilişkileri hâlâ kesilmiş olarak sürüp
gidiyor. Sadrazam Paşa Hazretleri, tekliflerimize cevap vermiyor ve
hiçbir vakit vermemiş olduğunu göreceksiniz. Kabineden hiç kimse
bizimle görüşmek istemiyor.
Bu gün, yani 6 Ekim l919 günü, Yunus Nadi Bey arkadaşımız, Harbiye
Nâzırı olan Cemal Paşa'yı, daveti üzerine makamında ziyarete
gitmiş.Cemal Paşa,Yunus Nadi Bey'e durumdan özellikle hükûmetIe
Hey'et-i Temsiliye arasında daha bir anlaşma olmadığından söz etmiş
ve anlaşıldığına göre bizi haksız göstermiş; kendilerinin her şeyi
kabul ve uygulamaya hazır bulunduklarını anlatmış. Herhalde
anlaşmazlık çıkaran ve bunda direnen tarafın He 'et-i Temsiliye
olduğunu söylemiş. Öyle anlaşılıyor ki, Yunus Nadi Bey'in bizimle
olan şahsî dostluğuna dayanarak, taraflan uzlaştırmak için
arabuluculuk yapmasını teklif etmiş olacak.
Yunus Nadi Bey bu aracılık teklifini sevinerek kabul etmiş. Yalnız,
Yunus Nadi Bey'in, Cemal Paşa'nın verdiği bilgileri sağlam ve gerçek
olarak kabuIlendiği ve durumu ona göre değerlendirdiği, şimdi süzünü
edeceğim telgrafının ifadesinden anlaşılmaktaydı.
Yunus Nadi Bey'le telgraf başında yapılmış olan bu görüşmemiz, yeni
kabine ile bizi, görünüşte de olsa, uzlaşmaya yöneltme bakımından
önemlidir. Bu sebeple, müsaade buyurursanız biraz açıklayacağım.
Harbiye Nâzırı Paşa'nın beni telgraf başına davet ettiğini haber ver
diler. Zaten dairemizde bulunan makine başına gittim. .
İstanbul -" Harbiye telgrafhanesi Yunus Nadi Bey zâtıdevletinizle
görüşmek istiyor efendim," denildikten sonra; "Harbiye
teIragrafhanesinde makine başında hazırım dendi"." Hazır olan
kimdir?" dedim.
Telgrafçı - "Yunus Nadi Bey ve yanında Nâzır Paşa'nın yâveri Cevat
Rifat Bey vardır efendim. Nâzır Paşa yı istediler mi, yoksa..."
açıklamasında bulundu.
"- Kendileriyle şimdi görüşürüz. Yalnız, beni telgrafa davet
ettikleri zaman Nâzır Paşa istiyor" demişlerdi." Davet eden Nâzır
Paşa mıdır, yoksa zâtıâlîleri mi?
Yunus Nadi Bey - " Nâzır Paşa'nın müsaadesiyle ve yav eri
vasıtasıyla, Harbiye merkezinden zâtıdevletlerini aradık. Bu yüzden
vanlış anlaşıldı efendim," dedi.
Ben -" Teşekkür ederim. Buyurun", dedim.
Bunun üzerine Yunus Nadi Bey'in sözleri alınmaya başlandı. Yunus
Nadi Bey, düşüncelerine şöyle bir giriş yaptı : "Millî iradenin,
millet hâkimiyetini etkili kılmasının olumlu bir sonucu olarak
meydana gelen değişiklik üzerine, burada kurulan hükûmetle, millî
teşkilây arasında uyumlu bir birliğin sağlanmasının gecikmeyeceğine
hükmetmiştim. Yaptığım sonışturmadan sonra, daha bir iki noktada
anlaşmazlık bulunduğunu anladım. Bu uyumun kurulmasındaki gecikme
içte ve dışta iyi olmayacağı için, bazı hususları arz etmeyi bir
görev saydım."
Ondan sonra, şimdi özetleyeceğim noktalarla ilgili bilgi ve
düşüncelerini, ilk konu olarak belirttiler.
1- Ferit Paşa Kabinesi'nde bulunmuş olan bazı şahısların bu kabinede
yer aldıkları için kötü gözle görülmelerinin doğru olmadığını Abuk
Paşa (Ahmet Abuk Paşa)'nın Ferit Paşa Kabinesi'nin düşmesinde rol
oynadığını;
2 - Rıza Paşa Hükûmeti'nin bir geçiş devresi hükûmeti olduğunu,
süresinin Meclis-i Meb'usan seçiminin sonuna kadar devam
edebileceğini
3 - Bugünkü hükûmetin, millî gaye ve isteklerinin hepsini yerinde
bulma ve olumlu bir sonuca ulaşmasına da çalışma konusunda en ufak
şüpheye yer vermemekte olduğunu, belirttiler ve;
4 - Özellikle, Cemal ve Abuk Paşa gibi kimselerin, hükûmette milli
dâvânın birer temsilcisi ve kefili gibi kabul edilmelerinde
kararsızlığa yer yoktur, hükmünü verdiler.
İkinci konu olarak da Yunus Nadi Bey, şahıslarla ilgili noktaya
dokundular. Bunda bizimle tamamen aynı duyguda olmakla birlikte,
biraz ılımlı olma tavsiyesine cesaret edeceğim dedi ve görüşünü,
millî başarının uyandırdığı iyi etkilerin, bazılarında
intikamcılıkla yorumlanarak lekelenmekten korunmanın önemli olduğu
şeklinde belirtti.
Yunus Nadi Bey, "Bugünkü hükûmet üyeIeri ile yaptığım temaslardan,
hükûmetin, millî teşkilâtın isteklerinin yerine getirilmesinde
kararlı olduğu anlaşılıyor" dedikten sonra şu bilgiyi verdi :
"Harbiye Nâzırı Cemal Paşa, bu gün yayınlanacak bildiride bu
noktanın aslında yeterince açıklanmış olduğunu; ancak, bildiri,
hükûmetin ağzından, resmî bir dille yazılmış olduğuna göre, her yön
dikkate alınarak araya sıkıştırılmış göstermelik birkaç kelimeye
önem verilmemesi gerektiğini söyledi."
Yunus Nadi Bey, yeni sadrazam ile hükûmetinin - her türlü yanlış
anlaşılnıayı gidermek için - millî teşkilâtın ileri gelenlerinin
göstereceği bir hey'etle doğrudan doğruya temas kurma konusundaki
samimi isteğini bildirdikten sonra, bütün düşüncelerini şu cümle ile
özetledi : "Bugün bendenizin en gerekli saydığım husus, bunalımın
sona ermesi ve karmakarışık bir durumda sürüp gitmemesinden
ibarettir"
Yunus Nadi Bey , bu konudaki düşüncelerimi bellediği için, ben de şu
cevabı verdim :
Sıvas, 6.10.1919
Yunus Nadi Beyefendi'ye
Hey'et-i Temsiliye'ce Sadrazam Paşa Hazretleri'ne yapılan birinci ve
ikinci derecedeki tekliflerle, kendisinin hey'etimize vermiş olduğu
cevap ve özellikle bu cevabın son bölümleri bilmem tarafınızdan
görülmüş müdür? Söylediklerinizden ve yüksek düşüncelerinizden, bu
yazılan görmemiş olduğunuza ve tekliflerimizin zâtıâlînize bunlarm
nitelik ve samizııiyetini tam olarak anlamamış olanlar tarafından
anlatılmış bulunduğuna hûkmediyoruz. Bu nedenle, burada konunun
esası üzerinde bir tartışmaya girmeyi müşkül görüyoruz. Yalnız,
şahsî olan yüksek düşüncelerinizdeki bazı noktaları aydınlatmak
maksadıyla, aşağıda, sırayla açıklamalar yapılmıştır.
Yeni kabine ile millî teşkilâtımız arasında uyumlu bir birlik
kurulmasının gecikmeyeceği yargısına biz de varmıştık. Bu gecikmenin
sebebini bizde değil, yeni kabinenin dört gündür göstermekte olduğu
kararsız tavırda aramak gerekir. Yeni kabine, bize aramızda bir
anlaşmazlık olduğunu da bildirmemiştir. Yeni kabinede, yerlerinde
bırakılan eski nâzırlarm namuslanndan şüphe etmemekle birlikte, eski
kabinenin ağır suç sayılacak işlerine bilerek veya bilmeyerek
katılmış olmalan göz önünde tutulacak önemli bir noktadır. Abuk Paşa
' nın kabinenin düşmesinde oynamış olduğu rol bizce bilinmemektedir.
Biz, sonucu sağlayaıı gücü pek iyi biliriz. Bizim maksadımız, bu
hükûmeti, sanıldığı gibi bir geçiş devresi hükûmeti olarak kabul
etmek değildir. Aksine, milletin kaderi üzerinde karar vercek ve
banşı yapacak en önemli bir hey'et olabilmesini dileriz.
Milletimizin ana çıkarları açısından, yabancıların bizce hiç önemi
yoktur. Biz, davranışlarımızı yabancıların dedikodusuna uydurma
güçsüzlüğünü reddetmiş olanlardanız. İç ve dış durumu bütün açıklığı
ile biliyoruz. Attığımız adım tesadüflere bağlı değildir, derin
düşüncelere, sağlam temellere, bütün milletin düzenli bir teşkilâta
bağlı gerçek kuwetine ve irade gücüne dayanmaktadır.
Millet, egemenliğini bütün anlamıyla bütün dünyaya tanıttırmaya
kesin olarak karar vermiştir. Bunun için de her yerde, her türlü
tedbir alınmıştır. Bugünkü hükumetin millî dâvâ ve istekleri olumlu
karşılamasını ve oluınlıı bir sonuca bağlamaya çalışmasını bekleriz.
Çünkü başka tûrlü iktidarda kalamaz. Abuk Paşa' yı bilmiyoruz.
Ancak, Cemal Paşa'dan millî teşkilâtımızın temsilcisi olmaktan başka
bir şey beklemeyiz.
(Efendiler, Şunu belirtmeliyizn ki, Cemal Paşa bizim temsilcimiz
değildi. Kendisine böyle bir mevki ve görevin verilmiş olması, sizce
bilinen tutumundan dolayı doğru da değildi. Ancak, Yunus Nadi Bey'in
telgrafında, Cemal Paşa'nın temsilci gibi kabul edilmesin de şüpheye
gerek yoktur denilmiş olmasından, Cemal Paşa'nın bunu istediği
kanısına varılmış ve bu görev kendisine bir oldubitti halinde
verilmiştir.)
Cemal Paşa nâzır olur olmaz, kendilerinin herkesten önce bizimle
ilişki kurup gerçek durumu anlayacağını ve ona göre hükîımetle millî
teşkilâtın görüşlerini birleştirmeye çalışacağını umuyorduk. Oysa,
daha böyle bir temastan kaçındığı görülüyor. Bizim yeni kabineye
karşı ileri sürdüği.imüz teklif ve istekler, şahsî ve keyfî olmayıp,
bütün iller ve bağımsız sancaklarla bunlara bağlı yerlerin, beş
kolordu komutanıuın ve millî teşkilâta bağlılık gösteren yüksek
dereceli memurların Hey'et-i Temsiliyemize bildirmiş olduklası
tekliflerin, Hey et-i Temsiliye'mizce, hûkümeti mümkûn olduğu kadar
güç bir duruma sokmama düşüncesi ile yapılmış özetinin özeti
durumundaki bir sonucundan ibarettir. Bu teklif ve isteklerde
sandığınız ve belirttiğiniz sakıncalar da yoktur. Hükûmet, Fiey'et-i
Temsiliye'mizle samimî ve ciddî ilişki ve göri.işmelerde bulunduğu
takdirde, ileri sürülmüş olan istek ve tekliflerin hükûmetçe
uygulanabilecek şekil ve zamanını kararlaştırmaya hiçbir engel
bulunmamaktadır. Yalnız, Sadrazam Paşa'nın, Hey'et-i Temsiliye'mize
4 Ekimde cevap olarak gönderdiği telgrafındaki son paragraflar
dikkati çeker niteliktedir. Eğer meşru olan millî teşkilâtımız ile
bunun yönetimini elinde bulunduranları, gayrimeşru ve kanun dışı
tanıma zfhniyeti devam ettirilecekse, hiçbir uyuşma imkânı
bulunamayacağına şüphe yoktur.
Bugün yayınlanacağını bildirdiğiniz bildiride, her ne sebeple olursa
olsun, millî teşkilât ve mücadelemiz hakkında eleştirici bir diI
kullanıldığı takdirde, hattâ bu tutum önemsiz birkaç keIimeden
ibaret kalsa bile, tarafımızdan her türlü an· laşma imkânı ortadan
kaldınlmış sayılacaktır. Zaten İstanbul Hükûmeti, Hey'et-i Temsiliye
ile iyiden iyiye anlaşmadıkça, bildirisi hiçbir yerden
alınmayacaktır. Belki, yalnızca İstanbul bunun dışında kalabilir.
Hey'et-i Temsiliye'miz bûtûn fller ile bağımsız sancaklar adına
kendi bölgelerinde milletin genel oylan ile seçilmiş temsilcilerinin
oluşturduğu Erzurum ve Sıvas'ta toplanan genel kongreler tarafından
kararlaştınlmış ve seçilmiş bulunan meşru bir miIlî teşekküldür.
Temsil yeteneği ve kudreti de fiili çalışmaları ile ortadadır.
Meclis-i Meb'usan'm toplanıp da fiilen denetleme görevine
başlayacağı güne kadar, Hey'et-i Temsiliye'nin millet ve memleketin
kaderi ile ilgilenmesi zaruridir. Hükümetin, hey'etimizIe samîmî
temas ve ilişkisi, elbette kendi mevki ve kuvvetini
güçlendirecektir. Ayrı ayn yönlerde yüründüğü takdirde, bunun
memleket ve millet çıkarlan için sakıncalar doğuracağı tabiîdir.
Biz, bugünkü kabinede, varlıklan memIeket ve millet için özellikle
yararlı olacağına inandığımız bazı kimselerin, daha önce oIduğu
gibi, birer birer kabineden çıkarılması şeklindeki son moda kabine
taktiklerine uğradıklannı görmek istemeyiz (Efendiler bu dediğimizin
çıktığını göreceksiniz). Sıvas'ta toplanmış bulunan Hey'et-i
Temsiliye, bizzat ve doğrudan doğruya hükûmetle en samimî temas ve
ilişkide bulunmaya hazır ve isteklidir. Bu görevi başkalarına vermek
yetkisine sahip değildir. Hükûmetle tam bir anlaşma gerçekleştiği
takdirde, temasın kolay ve güvenilir olabilmesi için daha başka
çareler de düşünülebilir. Özet olarak, karışık duruma bir an önce
son verilmesi, öncelikle, hükumetin kendisine arz ve teklif
ettiğimiz şekildeki bir bildirisinin, göstermelik kelimelerle değil,
samimi bir dil ile yayınlanması ve öteki tekliflerin olumlu
karşılanıp yerine getirileceği konu sunda, Sadrazamlığın, arz
ettiğimiz hususlara doğrudan doğruya cevap vermesiyle mümkün
olacaktır. Yoksa, Refik Halit Bey tarafından hâlâ telgraflarımız ve
bildirilerimiz kontrol edilir, çalınır ve alıkonulurken, hükûmetin
samimiyetinden söz edilmesi, bize pek garip geliyor.
Hükûmet, bu kararsız durumunda birkaç gün daha devam edecek olursa,
millet gözünde daha pek kazanamadığı güven ve itimadın büsbütün
kaybolmasına yol açacaktır. Her yerden aldığımız telgraflarda, yeni
hükûmetin güvenilir olup olmadığına dair sorular sorulmaktadır.
Saygılarımı arz ederim kardeşim.
Mustafa Kemal
Efendiler, Yunus Nadi Bey, verdiğim bilgiler ve yaptığım
açıklamalardan gerçek durumu anladı. Bizimle haberleşmenin devamına
gerek görmedi. Aksine, yeni hükûmeti ve özellikle Cemal Paşa'yı
uyarmaya çalışmış... Gerçekten, açıklayacağım üzere, görünüşte de
olsa, bir anlaşma durumu ve manzarası ortaya çıktı.
Efendiler, 6 Ekim 1919 günü de geçti. Biz eldeki tedbirlerin önemle
ve dikkatle yürütülmesi gereğini bir genelge ile emrettik.
Efendiler, Yunus Nadi Bey'le haberleşmemizin ertesi günü, nihayet,
sadrazamdan cevap değil, fakat Cemal Paşa'dan şu telgrafı aldık :
Harbiye 7.l0.I9l9
Saat l2.O7 |