Kâzım Karabekir Paşa 'dan 17 Eylül 1919 tarihinde de, kişiye özel
bir şifre aldım. Pek içtenlikle ve kardeşçe bir dille yazılmış olan
bu şifre bir iki uyarıyı içine alıyordu. Kâzım Karabekir Paşa :
Paşam, diyor, Sivas'tan gelen tebligat ve genelgeler,bazen Hey'et-i
Temsiliye adına bazan doğrudan sizin adınızadır.10 Eylül 1919 tarihinde,
İstanbul'daki hükûmete hitaben, kendi adınıza duyuru ve uyarılarınız
olmuştur. Şuna inanınız ve güveniniz ki, bu şekilde sizin imzanızla
yapılan tebligat, sizi çok büyük bir saygı ile sevenlerce bile,
büyük bir samimiyetle ve iyi niyetle eleştiriliyor. . . . . . Bunun
ne kadar etkili olacağını ve tepkiye yol açacağını takdir buyurursunuz...
Bu bakımdan Hey'et-i Temsiliye ve Kongre kararlarının, daima imzasız
ve sadece Hey'et-i Temsiliye diye yayınlanmasını rica ederim. Telgraf
şu cümlelerle son buluyordu :
Yüksek şahsiyetinizin herhalde ortada tek başına görülmemesi memleketin
yararı bakımından gereklidir. Oy birliği ile bu noktada oyları alınan
şahısların veya hey'etin kimler olduğunu daha bugüne kadar öğrenebilmiş
değilim) arz olunan bu ricalarımın iyi karşılanacağından eminim,
ellerinizden öperim.
Kazım Karabekir Paşa 'yı gerçekten kararsızlık ve eleştiriye sürüklediğini
gördüğümüz noktaları, mümkün olan açıklıkla bir mantık süzgecinden
geçirerek aydınlatma gereği ortadadır. O günlerdeki duygu ve düşüncelerimden
kaynaklanan görüşlerimi, kendimi bugünün etkilerine kaptırmaktan
çekinerek belirtmek için, o tarihte verdiğim cevabı olduğu gibi
arz etmeyi tercih ederim : 19.9.1919
15 inci Kolordu Komutanı
Kâzım Paşa Hazretleri'ne
Saygıdeğer Kardeşim,
Derin bir samimiyete dayandığına asla şüphe etmediğim görüşlerinizi
açık ve kardeşçe bir dille bildirmiş olmanız, kardeşlik bağlarımızın
sağlamlaşmasına ve yürekten bir sevinç duygusunun doğmasına vesile
olmuştur. Zihninizde beliren sakıncaları çok iyi anlıyorum. 10 Eylül
tarihinde hükümete kendi adımla gönderilmiş bir tebliğim yoktur.
Yalnız, telgrafhanede bulunduğum bir sırada, tesadüfen Dahiliye
Nazırı Adil Bey' le makine başında karşı karşıya geliverdik. Onur
Sivas Valisi Reşit Paşa 'ya verdiği anlamsız cevaplara karşı, bendeniz
sırf şahsi olmak üzere, onun şahsına karşı bildiğiniz biraz sertçe
uyarılarda bulundum.
Bu hemen hemen bir karşılıklı konuşma şeklinde geçmiştir. Bundan
başka gerek hükûmete, gerek Padişah'a ve gerek yabancılara karşı
yapılan müracaatlarda hep Kongre Hey'eti veya "Hey'et-i Temsiliye"
ifadesi imza yerine geçmiştir. Yalnız, Amerikan Senatosu'na yazılan,
sizin de bildiğiniz bir mektuba kongre kararıyla beş kişi imza koymuştur
ki, bunlar arasında bendenizin de imzası vardır İçeride yapılan
açık yazışmalara gelince, bunda da "Hey'et-i Temsiliye"
ibaresini imza yerine kullanmakta idik. Ancak, bunun bazı çevrelerde
kötü etki yaptığı ve güvensizliğe yol açtığı görüldü. Gerçekten
de böyle genel bir ibarenin, içine aldığı şahıslar ve kuvvet gizli
kalıyordu. Ortada sorumlu kimdir? Bazı yerlerden; özellikle Kastamonu,
Ankara, Malatya, Niğde, Canik gibi yerlerden doğrudan doğruya şahsen
makine başına çağrılmaya başlandım. Neredeyse, Hey'et-i Temsiliye
adı altında gizlenen şahıslarla birlikte olup olmadığım konusunda
bir kararsızlık belirtisi sezildi. Hatta, Trabzon'dan Servet Bey
de Hey'et-i Temsiliye imzasını taşıyan tebligatı kötüye yorarak
ve sözü edilen hey'etin nitelik ve niceliği konusunda birçok yanlış
düşüncelere kapıldıktan sonra, bendenizi şahsen makine başına çağırdı.
Görüldükten sonra, bütün bu tartışmaların, imzanın a Hey'et-i Temsiliye
olarak ve belirsiz bir şahsiyet ifade eder şekilde konulmuş olmasından
ileri geldiğini söyledi. İşte bunlardan dolayıdır ki, bu imza meselesi
sizin kardeşçe bildirmenizden önce Hey'et-i Temsiliye'de görüşme
konusu olmuştu. Hey'et-i Temsiliye'nin, gizli bir komitenin yürütme
kurulu olmayıp, hükûmetin resmi iznini almış, kanunî resmî bir derneğin
temsilcilerinden oluşmuş bulunması dolayısıyla, ilgili kanun uyarınca
kararların ve tebliğlerin sorumlu bir şahıs tarafından imzalanması
usulü zarurî görülmüştü. Hey'et-i Temsiliye'nin tebliğlerine ve
yayınlarına genel ve belirsiz bir ad vererek düşeceği kanun dışı
durumdan doğacak sakıncalar, millî akıma karşı gelenlerin esasen
yapmakta oldukları zararlı propagandalara imza bulma yüzünden doğacak
sakıncalardan daha tehlikeli görüldü ve sonuçta oy birliği ile imza
koyma usulü karar altına alındı. Bu karara rağmen, bu defa yaptığınız
kardeşçe uyarı üzerine, konunun bir kere daha görüşülmesini Hey'et-i
Temsiliye'ye teklif ettim. Daha önce ileri sürülmüş olan düşünce
ve görüşler dolayısıyla, aynı şekilde, yazılan şeylerin Hey'et-i
Temsiliyenin kararına dayandığı belirtilerek yazılmasına oy birliği
ile karar verdiler. Şahsımla ilgili olduğu için bu görüşmede tarafsız
kalmayı uygun buldum. Prensip olarak bir kişinin imza etmesi kabul
edildikten sonra, benim yerime başka birinin imza atması söz konusu
oldu. Bu noktada hey'etin ileri sürdüğü sakıncalar şunlardır :
Bütün dünya benim bu işin içinde bulunduğumu bilir. Bugün bir başkasının
imzasıyla tebligata başlanınca ve benim adım ortadan kalkınca ya
aramızda bir geçimsizlik ve ayrılık olduğu sanılacak yahut da benim
ortaya çıkmaktan çekinir gayri meşru bir durumda olduğuma, dolayısıyla
da yapılanların gayri meşru olduğu zannına düşülecektir. Bunu bir
yana bırakalım, herkesçe inanılacak ve güvenilecek bir arkadaşımız
kendi imzası ile ortaya çıktığı takdirde, bugün benim için söz konusu
olan sakıncalar yarın o arkadaşımız için de söz konusu olacaktır.
O halde, onun da çekilip yerine bir başkasının imza atmaya başlaması
gibi sonuç olarak bizim için güçsüzlük belirtisi olacak bir sıra
takip etme gereği doğacaktır. Bilmem bu yolu ne dereceye kadar doğru
bulursunuz? Gerçekten de bendenizin şahsı, özellikle işin başlangıcında
bir saldırı hedefi olarak görülmüştü. Ancak, hem içeriden hem de
dışarıdan beklenen saldırılar yapılmış, Tanrı'ya şükür hepsi de
maksadımıza uygun olarak sonuçlanmıştır. İstanbul Hükûmeti ve kötülüğümüzü
isteyenler, her teşebbüslerinde yenilmişlerdir. Yabancılara gelince;
Amerikalılar, Fransızlar ve İngilizlerle pek ciddî temaslar yapılmış;
bunların Sivas'a kadar gelen yetkili memurları lehimizde olmuşlar,
bizimle iyi ilişkilere girişmişlerdir. Bizim de içinde bulunduğumuz
Kuva-yı Milliye'nin, bir iki kişinin kışkırtmasından doğmuş bir
hareket olmayıp tam anlamıyla millî nitelikte genel bir hareket
olduğunu bize de bilgi vererek bağlı bulundukları makamlara rapor
halinde bildirmişlerdir. Bir de, memleketimizde, bilinen ahlâksızlık
gereği bazı kirli vicdanlı insanların, bu gibi hareketlerde az çok
önayak olanlar hakkında çıkardıkları dedikodunun önüne geçmek mümkün
değildir. Bu duygusal davranış her millette de aynıdır. Bu türlü
sakıncalara karşı burada düşünülen tek çare, bizim sarsılmaz bir
dayanışma ve içtenlikle yüce gayemize doğru yürümekte bir an olsun
kararsızlık göstermemekliğimizdir. Bendenizin, kamu yararı ile ilgili
iş ve hareketlerimizde şahsî görüşlerimle değil, bütün saygıdeğer
arkadaşlarımın vicdan ve gönül birliği ile hareketi tercih ettiğim,
siz kardeşimce de bilinmektedir. Bununla, birlikte bu hususta siz
kardeşimin hatırına gelebilecek daha başka düşünceleri de bildirmenizi
bekler, üstün saygı ve samimiyetle gözlerinizden öperim, kardeşim.
Mustafa Kemal
Efendiler, İstanbul Hükûmeti ile haberleşmeyi kestiğimiz 12 Eylül
1919 tarihinden sonra, Ferit Paşa Kabinesi'nin düştüğü tarihe kadar
geçen süre içindeki değişik tarihlerde, tekrar Padişah'a, yabancı
devlet temsilcilerine, İstanbul Belediyesi'ne ve bütün basına çeşitli
muhtıra ve bildiriler yazıldı.
|