Türkmüsün.Net Türklük Portalı - Atatsözlerimiz
Keşke kelimesi yerine, bir dahaki sefere demeyi dene..
Açık kalple konuşan düşman, içinden
pazarlıklı dosttan daha iyidir.
Adaletsizlik eden,
adaletsizliğe uğrayandan daha mutsuzdur.
Ağaç canlı kaldığı sürece
meyve verir; insan ise, zafer meyveleriyle canlılığını sürdürür.
Zafer duygu ve düşüncesinden mahrum
bırakılınca da, hemen pörsür ve
söner.
Ağaç zorla meyve
vermediği gibi, insan da zorla irşat olmaz. Zorla yapılan is, semere
vermez.
Ahmağın kalbi dilinin
ucunda, akillinin dili sinesinin en uç burcundadır.
Akıldan daha iyi mal,
cehaletten daha büyük musibet, meşveretten daha sağlam istinatgah(dayanacak-güvenecek yer) yoktur.
Akilli adam aklini
kullanır. Daha akillisi ise başkalarının aklini da kullanır.
Akilli adam, kurnaz
adamın içinden çıkmaya uğraştığı güç durumlara daha bastan girmeyen
adamdır.
Akilli kimselerle kavga
etmek, akılsızlarla tatlı yemekten daha kolaydır.
Akilli olana bir işaret
yeter.
Akılsızlar hiçbir zaman
huzursuzluk duymazlar.
Alim kişinin hatası,
geminin delinmesi gibidir. Hem kendisi hem içindekiler (ona tabi
olanlar) batar.
Alimle gezen aziz,
cahille gezen zelil olur.
Alkışı en sessiz şekilde
karşılayan alkışı hak etmiş demektir.
Allah rızası
gösterilmeyen hiçbir şeyde hayır yoktur.
Allah'a dua et ama,
kıyıya doğru kürek çekmeyi de ihmal etme.
Allah'ı tanımayanın
basında dünya dolusu bela vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve
manevi sürurla doludur.
Allah'ım senden başka
hiçbir şeyi olmayan ben, senden başka her şeyi olanlara acırım.
Allah'ın verdiği tasar
dökülür, kulun verdiği basa kakılır.
Aptallarla tartışmayın,
görenler aranızdaki farkı anlamayabilirler.
Bir beyit : Arif isen
etme bu fani cihana itibar Görmedi kimse vefasın olmadı hiç
paylar Açıklama: İrfan sahibi isen bu fani dünyaya itibar etmezsin.
Çünkü bugüne kadar hiç kimse onun vefasını görmediği gibi, hiç orada
ebedi kalmış olan da yoktur.
Arkadaş uğrunda ölmek
kolay, fakat uğrunda ölünecek arkadaşı bulmak zordur.
Asla birilerinin umudunu
kırma. Belki de sahip oldukları tik şey odur.
Ayağı kirilmiş bir kus,
kanadı sakatlanmış bir leylek, kim bilir hangi merhamet erini ta
ciğerinden vurdu ki; menziline varamamış garip kuşlar için, huzur
evi yapar gibi, ona, hayvani barınaklar yapma fikrini ilham etti.
Bakacak yüze basılmaz,
basılacak yüze bakılmaz.
Bana, hürriyetlerin en
büyükleri olan düşünce, inanç, vicdan hürriyetlerini verin.
Barısı korumanın en iyi
yolu, savaşa hazır olmaktır.
Başkalarını ezerken, seni
ezebilecek bir gücün bulunduğunu da katiyen hatırdan çıkarma!
başkalarının acılarından
ve geçmiş felaketlerinden ders alanlar, mutlu olurlar.
başkalarının ayıplarını
araştırmayı terk eden, kendi ayıplarını görüp düzeltir.
Bıçak yarası onulur, dil
yarası onulmaz.
Bilen faydalı, bilmeyen
zararlıdır; az bilen ise bilmeyenden daha zararlıdır. Tam
bilenlerle, hiç bilmeyen nadiren aldansalar da aldatmazlar; az bilen
çok aldatır.
Bilge konuşur, çünkü onun
söylemek istedikleri var; ahmak konuşur, çünkü kendisinin bir şey
söylemek mecburiyetinde olduğunu zanneder.
Bilgisiz insanin düşmanı,
kendi bildiği ve yaptığıdır; başka düşmanı olmasa bile, bu ikisinin
gailesi ona kafidir.
Bilmek zati bir değer
ifade etse de, çok defa talibinin omuzun da bir yük ve vebaldir.
Hele her şeyi bilmek isteyenlerin ve sırf bilmiş olmak için ilim
edinenlerin bilgisi, onları birer malumat hamalı yapmaktan başka bir
şeye yaramayacaktır.
Bir Beyit : Binlerce top
ve tüfek, yapamaz asla, Gözyaşının seher vakti yaptığını. düşman
kaçıran süngüleri çok defa, Toz gibi yapar, bir müzmin'in
duası.
Bir aptalı yanıldığına
inandırmanın tek yolu; onu kendi bildiğine bırakmaktır.
Bir başka alemin bekleme
odasıdır bu dünya.
Bir çiçek koparsa bir
kişinin, kopmazsa bin kişinindir.
Bir devlet; inançlı,
zeki, kuvvetli ve dinamik fertlerle temsil edildiği ölçüde güçlü ve
istikrarlı, dolayısıyla da talihli sayılır.
Bir düşman çoktur; fakat
bin dost azdır.
Bir insanin en basta elde
etmeye çalıştığı ilim; iman ilmi olmalıdır. Zira, ilimlerin esasi,
ilimlerin sahi ve Padisahi; iman ilmidir.
Bir kimseye zulmetmeye
gücün yettiğinde, Allah'ın gücünün de sana yeteceğini düşün.
Bir kömürcünün nikahlı
karisi, bir prensin metresinden daha yüksektir ve saygıya daha
layıktır.
Bir söze sabredemeyen,
çok söz işitir.
Bir sürü için, o sürü
köpeğinin kurtla arkadaşlık etmesinden daha büyük bir bela yoktur.
Bir şeyi bulunmadığı
yerde aramak, onu aramamak demektir.
Bir şeyin var olması,
şekillenmesi ve olgunluk çağına ermesi için, ne kadar ceht ve gayret
gerekli ise, hayatiyetini devam ettirmesi ve varlığını sürdürmesi
için de, en az o kadar, belki daha fazla servet, öze bağlılık, ask
ve vecde ihtiyaç vardır.
Bir tek kimseye yapılan
adaletsizlik, herkese çevrilmiş bir tehdittir.
Bir toplumun dirlik ve
düzeni, yani ilahi tevkifin onlarla beraber olması, ancak ve ancak o
toplum fert ve hiziplerinin anlaşıp uzlaşmalarına, hiç olmazsa
birbirleriyle sulh olup ihtilafa düşmemelerine bağlıdır.
Birisi ile dostluk kurmak
istiyorsan önce onu öfkelendirecek bir şey yap, şayet öfkeli iken
sana insaflı davranırsa ona yaklaş. İnsafsız davranırsa ona uzak
dur.
Bol bol tebessüm et,
gülümse. Hem maliyeti sıfırdır, hem de bedeline paha biçilmez.
Büyük insanlar,
yeryüzünün aydınlanabilmesi için yakılan meteorlardır.
Büyük insanların hayat
hikayelerini okurken, ilk zaferlerini kendilerine karsı
kazandıklarını görmüşümdür.
Hepsin dede öz disiplin
basta geliyordu.
Büyüklerin sözü, sözlerin
büyüğüdür.
Canavarca düşüncenin
elinde daima denizler bataklık, akarsular zift kanalı ve atmosfer
kirden bir tavan haline gelmiştir ve gelecektir de...
Cesaret muharebe
meydanında, yumuşak huyluluk da öfkeyi gerektiren esbap karsısında
belli olur.
Cesur ve atak ol. Geriye
dönüp baktığında yaptığın değil, yapmadığın şeyler için pişmanlık
duyacaksın.
Cevizin kabuğunu kırıp
özüne inemeyen, cevizin hepsini kabuktan ibaret zanneder.
Cevizin kabuğunu kırıp
özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.
Çağrılan yere erinme,
çağrılmayan yere görünme.
Çalışmadan ele geçen
şeyler, devamlı ve kalıcı olmaz.
Çile, yüce hedeflere
varmanın ve yüksek neticeler elde etmenin tek yoludur. Çilenin
olmadığı yerde ne olgunlaşmadan, ne ruhla bütünleşmeden
bahsedilemez.
Çoğu insan basariyi almak
olarak düşünür. Oysa basari vermekle baslar.
Daima kendi menfaatini
göz önünde bulunduran kimse, pek çabuk düşman kazanır.
Bir beyit: Devlet "
cihanda sanma cem-i maldır Akil olana mansib-i devlet
kemaldir Açıklama: (Devlet denilince sakin aklına yalnızca
mal biriktirmek gelmesin. Akilli olana en iyi devlet makamı,
olgunluktur.)
Dost sanma, sanlı
vaktinde dost olanı; dost bil, gamlı vaktinde elinden tutanı.
Dostluk ve ülfet, ancak
külfet sebebiyle sona erer.
Dünya gömlek
değiştireceği zaman olaylar kaçınılmaz olur.
Dünya hayatini, oruçla
geçirdiğin bir gün gibi kabul et; ölümle iftar edeceğini düşün.
Dünya terzi dükkanı
gibidir. Ölçüyü veren gider.
Dünyaya geldiğin zaman,
sen ağlarken çevrendekiler gülüyorlardı. Öyle bir hayat sür ki
öldüğünde çevrendekiler ağlarken sen gülümseyerek ahirete gidesin.
Dünyayı tanıyan kimse, ne
onun genişliğine sevinir, ne de sıkıntısına üzülür.
düşman isterseniz,
dostlarınızı geçmeye çalısınız. Dost isterseniz, bırakın,
dostlarınız sizi geçsin.
Düşmanın karınca kadar
olsa bile onu fil kadar gör.
Düşmanını bağışlarsan,
düşman diye bir şey kalmaz
Elimizde olanları çok
seyrek seyrederiz; elimizde olmayanları ise daima.
Emek ve sevgiyi
birleştirdiğinizde gerçek basari kendiliğinden gelir.
En iyi yönetim, kendi
kendimizi yönetmeyi bize öğretebilecek yönetimdir.
En korkunç hakimiyet,
bilgisizliğin hakimiyetidir.
En küçük şeyi, en büyük
biçimde yapmasını öğrenmek gerek.
Encamı düşünülmeden karar
verilen islerin âkıbeti çok defa nedametle noktalanır.
Erkekler iffet sahibi
olunuz ki, kadınlarınızda namuslu olsun.
Evlatlarınızı yarınların
şartlarına göre yetiştirin! Çünkü, onlar sizin devrinizin değil,
ileriki devrin insanlarıdırlar.
Evlenme-boşanma isi sırf
kadınlara kalsaydı bir tek nikahlı kalmazdı.
Evlilikte basari, yalnız
aranan kişiyi bulmak değil, ayni zamanda aranan kişi olmaktır.
Evvela yıkıp, sonra yapma
planını hazırlamayı düşünenler, ihlaslı da olsalar, büyük ihanet
içindedirler.
Mücerret bir şeyin
olmasını istemek bir ise yaramadığı gibi, yolunda isteyememek ve
gayret edememek de hiçbir ise yaramayacaktır. Hamiyet ve gayretimiz
irfanla mücehhez olmaz, azim ve irademiz derin bir tetebbu ve vukufa
dayanmazsa, fayda yerine zarar getirebilir.
Fasih dahi olsalar,
cömertler sevilir... Salih dahi olsalar, cimrilere nefret vardır.
Fazilet bilimin
çokluğunda ve ilmin faydalısındadır.
Fert ask, hassasiyet, iç
düzenleme ve kendini hesaba çekmede ihmal gösterir; toplum da,
kendisi için tehlike arz eden faktörleri bastan sezemezse, o millet
ve o toplum için ölüm emareleri belirmeye başlamış demektir.
Fertleri, içten içe
yanmış ve karbonlaşmış bir toplumda, ne canlılık, ne sıhhat ve ne de
elde ettikleri nimet ve imkanları değerlendirerek, yeni lütuflara
liyakat kazanma ve yeni ufuklara doğru açılma, asla söz konusu
değildir.
Fikre bir aydınlık, ruha
kanatlanma vaat etmeyen her türlü kaba belleme ve ezbercilik,
benliği aşındıran bir törpü ve kalbe indirilmiş bir darbedir.
Geleceğe karsı gözü
kapalı kalmak bir kötülük ise, geçmişe karsı alakasızlık da bir
talihsizliktir. Evet, sadece mazinin türküleriyle avunanlar gözü
bağlı nasipsizler, geçmişin mirasını bütünüyle reddedenlerde bir
kişim köksüzlerdir.
Gençlerin aynada
gördüğünden daha fazlasını ihtiyarlar bir tuğla parçası üzerinde
okurlar.
Gerçek dostlar iyi
günlerde davet edilince sizi ziyaret ederler. Kara günlerinizde
davetsiz gelirler.
Görkem odur ki, onu
başkaları beğenir. Fazilet ve kahramanlık odur ki, onu düşmanlar
dahi takdir eder.
Gurur, hezimetten önce
gelir.
Gururu bırak, aczini
anla, malikini tanı, vazifeni bil dünyaya ne için geldiğini öğren.
Günah bir iç çöküntü, bir
terslik ve fıtratla zıtlaşmadır. Günaha giren kimse, kendini,
vicdani azaplara ve kalbi sıkıntılara bırakmış bir talihsiz ve bütün
ruhi meleke ve kabiliyetlerini şeytana teslim etmiş bir zavallı ve
talihsizdir.
Günah insana bahsedilen
bilumum istidat ve yüce duyguları söndüren bir fırtına ve kalbi
hayati çepeçevre saran zehirli bir dumandır. Bu fırtınaya maruz
kalan kurur; bu zehirli havayı teneffüs eden de ölür.
Günah, aheste aheste eser
insanin içine ve nefsi, bir meltem okşayışıyla okşayarak, gider taht
kurar gönlüne.
Sonra da, insanin
duygularını öylesine baskı altına alır ki, gayri ondan kurtulmak,
kuvvetli bir azim ve gaibi bir inayet eline kalmıştır.
Güzel sözler, petekten
damla damla sızan bala benzer. Bunlar insanin ruhuna tat verir.
Güzel şeyler, ancak,
siması hakikat gamzeden, bakışları alabildiğine derin ve çıraklarına
vereceği her şeyi gönül mensurundan geçiren muallim tarafından
verilebilecektir.
Hakiki sevgi; iyilik
gördüğünde artmayan ve kötülük gördüğünde de eksilmeyendir.
Hayat ancak bir hedefi,
bir yönü ve disiplini olduğu müddetçe bereketli olabilir.
Hayati seviyorsanız
zamanı boşa harcamayınız. Çünkü, zaman hayatin kendisidir.
Hazmedilmeden ve milli
sekle sokulmadan millete aktarılan şeyler, kusun yavrularına
yedirdiği gaseyan gibi olacaktır ki; bu da kendimize has seciye ve
tabiatın ifsat edilmesi demektir.
Her zaman ara, bugün
altın ararken bakir bulursun, yarin bakir ararken altın bulursun.
Heves ve öfke anında
hiçbir is yapma! Her iki halde de dişini sik, sabret!
Hiç kimse basari
merdivenini elleri cebinde tırmanmamıştır.
Hiç yanlışlık yapmayan
biri, hiçbir is yapmamış demektir.
Hiçbir arkadaş
arkadaşlığın gerektiği imtihanı verinceye kadar arkadaş değildir.
Hiçbir kuvvet sizi bir
düşmanınızla dostunuzun beraber çalışması kadar sarsamaz. Biri
hakkınızda iftiralar yayar, öteki ise havadisi kulağınıza getirir.
İftira kötü bir köpek
gibidir. Kaçanın ardından ürür, pervasızca yüzüne baktın mi sesini
keser.
İlim gıda gibidir. Ona
her zaman ihtiyaç vardır, faydası da herkesedir.
İlimsiz bir geçmiş
olmadığı gibi, ilimsiz bir gelecek de tasavvur edilemez. Her şey
netice itibariyle ilme bağlıdır. Ve o olmadan dünyanın insana
vereceği hiçbir şey yoktur.
İlmiyle amel etmeyen
alimin, ilmine güvenilmez.
İmam-i Gazali'ne soruldu:
Bilgide bu dereceye nasıl ulaştın? Cevaben: Bilmediklerimi
çekinmeden sormakla... Denildi.
İman ve ümit huzurun ilk
şartıdır. Vicdani yüceliğe erememiş, orada kendi cennetini kuramamış
kimselerin huzurlu olması düşünülemeyeceği gibi, geleceği ümitle
bekleyen ve mutlu istikbalin hazlarıyla gönlünde cennetler
kuranların da huzursuzluğu düşünülemez.
İnsan her şeyi ile
anlaşılması güç bir varlıktır. Gariplik ve tuhaflıkları dünyaya
gelişiyle baslar ve devam eder.
İnsanin hakiki asaleti,
faziletten gelir. Doğuştan değil.
İnsanlara karsı müsamaha
yolunu tıkayanlar insanlığını yitirmiş canavarlardır. Bir kere
olsun, kendi günahının muhasebesiyle iki büklüm olmamış bu
hoyratlar, hiçbir zaman affedicilikteki yüce zevki idrak
edemeyeceklerdir.
İnsanlara karsı müsamaha
yolunu tıkayanlar insanlığını yitirmiş canavarlardır. Bir kere
olsun, kendi günahının muhasebesiyle iki büklüm olmamış bu
hoyratlar, hiçbir zaman affedicilikteki yüce zevki idrak
edemeyeceklerdir.
İnsanlık, meleğin
elindeki silahtan zarar görmemiştir. O, zararı, canavar ruhlardan,
hakki kuvvette görenlerden, doyma bilmeyen hırslardan görmüştür.
Bundan böyle de o, iman ve ilmi mezcedip kendi dünyasını kuracağı
ana kadar ayni şekilde devam edecektir.
İnsanoğlu için gerçek
hayat, ilim ve irfanla kabil olacağından, öğrenip öğretmeyi ihmal
edenler, hayatta dahi olsalar ölü sayılırlar. Zira, insanin
yaratılısının gayesi, görüp bilmek ve öğrendiklerini başkalarına
bildirmekten ibarettir.
İyi bir mektep, fertte
fazilet duygularını inkişaf ettiren, müdavimlerine ruh yüceliği
kazandıran melekler otağıdır.
İyi olmak kolaydır, zor
olan adil olmaktır.
İyiler asla düşman
olmazlar.
İyileri iyilikleri ile
alkışla; inanmış gönüllere mürüvvetli ol, münkirlere öyle yumuşak
yanaş ki; kinleri, nefretleri eriyip gitsin ve sen soluklarında
daima Mesih ol..!
İyilik bilmeyen,
kötülükten sakınmayan kimse, yasarken ölmüş demektir.
İyiliklerin en güzeli
kişinin babasının sevdikleri ile ilgisini kesmemesidir.
Kadın yalnız gözle
seçilmez. Onu gözünden çok kulağınla seç.
Kadınları, susmak kadar
rahatsız eden bir şey yoktur.
Kafa-kalp izdivacına
yükselmiş hakikat erleri, korku ve küskünlükten vazgeçip, eşya ve
hadiselerin İçine girecekleri ana kadar, ilim de, ilmin semereleri
de insanlık için zararlı olmaya devam edecektir.
Kötü huy, kirilmiş çömlek
parçalarına benzer. Ne yapışır ne tekrar çamur olur.
Kötüler birleştiği zaman,
iyiler de bir araya gelmelidirler; yoksa, teker teker giderler.
Kusurlarınızı size
söyleyebilecek arkadaşlar bulun.
Kuvvete dayanmayan adalet
aciz, adalete dayanmayan kuvvet de zalimdir.
Maarif, milli duygu ve
düşüncenin havarisi ve koruyucusu olduğu sürece, takdire layık en
Mübeccel bir müessesedir. Sapık ve çarpık ideolojilere yüz verdiği
müddetçe de, haramilerden daha harami ve mücrimlerden daha
mücrimdir.
Mabet bazen, en derin ve
en mahrem fısıltılarıyla içlerimize inşirah salar ve ruhlarımızdaki
ihtiyaçları, arzuları, hülyaları bir bir tatmin eder, herkesin his
ve dünyasına göre mutlaka ona bir şeyler anlatır ve dikkatini çeker.
Mabetler en dahiyane
ellerden çıkmış resimler gibi öyle hislerle, manalarla taşkın
mübarek mekanlardır ki, insan muhtevalarıyla onları seyredebilse
kendini rüya ve hülya ülkesinin büyülü koridorlarında tenezzühe
hazırlanıyormuş gibi görür.
Mazeret bulmayı iyi
başaran kişinin, başka bir şeyi iyi başardığı pek görülmez.
Medeniyet ve kültür ne
kadar alemşümul hüviyet kazanırsa kazansı, bağrında yetiştiği
milletin ruh haletini temsil etmelidir. Bu itibarla da onu, hazır
bir elbise gibi görmekten daha ziyade, dikilmemiş bir kumaş olarak
kabul etmeliyiz. Her milletin kendi kametine göre kesip biçeceği
fakat mutlaka kendi bünyesine uyduracağı bir kumaş.
Mert bir düşman,
tırmıklayan bir dosttan daha iyidir.
Mezardakilerin pişman
oldukları şeyler için dünyadakiler birbirini kırıp geçirmektedirler.
Muallim, elindeki irfan
adesesiyle eşya ve hadiseleri tanıma yolunda ise; kitap, neşrettiği
nurlarla elektro mikroskop ve X ısınları vazifesini görüyorsa;
mektep bu ısrarlı cümbüşe labaratuvarlik yapıyorsa, muallim mutlu,
mektep aydın ve o mektebin talebeleri de bir kişim meleklerdir.
Muallimin fert üzerinde
tesiri, anne, baba ve cemiyetin tesirinden kat kat üstündür. Aslin
da, anneyi de, babayı da, hatta cemiyeti de yoğuran odur.
Ne aradığını bilmeyen
bulduğunu anlayamaz.
Ne kadar hazin bir çağda
yasıyoruz! Bir önyargıyı ortadan kaldırmak, bir atomu parçalamaktan
çok daha zor.
Ne var ise alemde,
Ademdedir ademde.
Neden iki kulağımıza
karşılık bir dilimiz var??? Çok dinleyip, az konusalım diye.
Nice güneşli, çimenli,
çiçekli pırıl pırıl yollar vardır ki, gider öldüren çöllere ulaşır.
Ve nice dikenli sarp patikalar da vardır ki, gider sıratın Cennet
yakasıyla kavsaklanir.
Nimetler ürkektir. onları
ŞÜKÜR ile bağlayın
Ok gibi doğru olsam,
yabana atarlar beni Yay gibi eğri olsam, elde tutarlar
beni Doğruda aç görmedim, eğride hiç tok eğri yay elde kalır,
menzil alır doğru ok
Oksijen ve hidrojen,
belli nispetleriyle terkibe girince, en hayati bir unsuru meydana
getirirler. Nispet bozulduğu ve ayrı ayrı kaldıkları anda ise,
yanıcı ve yakıcı hüviyetlerine dönerler.
Ölmek felaket değildir.
Asil felaket, öldükten sonra basına gelecekleri bilmemektir.
Ölümü unutma, ona karsı
hiçbir silah yoktur. Ölüm, pusudan çıkar gibi bir gün ansızın
karsına çıkar.
Saadete ermek için,
insana doğruluk lazımdır; insanlık, doğruluğun adidir. İnan, insan
nadir değildir, insanlık nadirdir... İnsan az değil, insanlık azdır.
Sabır, yücelme ve
fazilete ermenin mühim bir esasi ve iradenin zaferidir.
Sabır; yüzü ekşitmeden
acıyı yudum yudum içine sindirmektir.
Sadece görüp öyle yapan,
bilip yapan kadar muvaffak olamadığı gibi, bilip yapan da vicdanında
duyup yapan kadar muvaffak olamaz.
Senin için yalan söyleyen
sana da yalan söyler.
Sizler, idarecisinin
zulmünden kaçana asi diyorsunuz; oysa gerçek asi o değil, zalim
idarecidir.
Söz erleri semavi
bülbüllerdir. Onların dilleri, dostların sinelerinin inşirahı,
düşmanlarında korkulu rüyalarıdır.
Bunların dillerinden
dökülen söz süngüleri, muhariplerin kılıçlarından daha keskin,
mızraklarından daha ürperticidir.
Suyu düşünmek susuzluğu
gidermediği, odunu düşünmek de ısıtma yapmadığı gibi, sadece istemek
de insani gayesine ulaştırmaz.
Sürekli arkanıza
bakarsanız önünüzde duranlar hakkında karar veremezsiniz.
Şurası muhakkak ki,
hiçbir zaman değişmeyen ve durmadan derslerini tekrar eden en büyük
mürşit ve en doğru üstat hayattır.
Şükrün esasi, nimetin
sahibini bilmek, bunu kalp ile kabul etmek ve dil ile söylemektir.
Tabiat kanunları,
Yaratıcının nurlu ve hikmet dolu bir kitabi olarak, her zaman
başvurulması iktiza eden bir ibret dershanesidir. Kendini idrak
etmiş, ruhu ile bütünleşmiş gönüller, bu dershanede hilkatin göz
kamaştırıcı güzellik ve inceliklerini, taklit edilmeye şayeste
kanunlarını ibretle mütalaa ve tetkikten zevk alırlar.
Talebelerine öğrenme
arzusu asılamayan bir öğretmen, soğuk demiri Döger bir demirci
gibidir.
Tefekkürde müflis, ruh da
zelil ve sefil bati; ne derdimizi teşhis edecek, ne de getireceği
tedavi ile bizi ölüm döşeğinden kaldırabilecektir. Kaldı ki o, hep,
eski alışkanlıkları içinde, içtimai meseleleri, iktisadi ve siyasi
platformda ele almış ve bir türlü bunun dışına çıkamamıştır.
Terbiye; insanin, hayvani
temayülleri dolayısıyla gayesinden, insanlığından ayrılmasına mani
olur. Hareket ve faaliyetlerinin hududunu tayin ederek başıboş
bırakılmamasını ve yozlaşmamasını sağlar.
Toplumlar, yabancılaşmayı
sezecek ve içlerine sızma istidadında olan zararlılara karsı parola
soracak kadar basiretli oldukları devirlerde, kendilerini korumuş ve
müesseselerinin tahribine meydan vermemişlerdir.
Topraktan gelen insanin,
toprak üstünde böbürlenip kibirlenmesi münasip olmaz.
Tuzu ekmeği bol tut,
başkalarına da ikram et. Bir kimsenin ayıbını görürsen; açma, üstünü
ört!
Yabancılaşma, milletlerin
kaynayıp birbirine karışması ve birbirleriyle içli dişli olmasıyla
baslar. düşünce ve kültür alış verişleriyle derinleşir ve kök salar.
Bu itibarla da o, hem galiplerden mağluplara, hem de mağluplardan
galiplere geçme istidadında olan bir hastalıktır.
Yalanın revaç bulduğu,
meydanların onunla dolup-taştığı zaman hakikatin dili koparılmış
sayılır.
yalnız issiz olanlar
değil, daha iyi isler yapabilecek olanlar da başıboştur.
Yapılanı yeter bulmamak bir insanin veya ulusun ileri gitmesinde
atılan ilk adimdir.
Yarasalar, ışığı arzu
edip istemedikleri gibi, dinsizler dini, cahiller ilmi, ahlaksızlar
ahlaki prensipleri, namus bilmeyenlerde namusu istemezler.
Yasama zevki, insani
yüceltecek duygular üzerine oturmuş bir dev, azim ve iradenin basına
indirilmiş bir balyozdur.
Yasamak, görüp bilmek,
yiyip içmek değildir. O, duyup hissetmektir.
Yaslan, ama paslanma!
Yenilmesi gereken ilk
düşmanlıklar, öfke ile ümitsizliktir
Yerinde kullanılan
merhamet, bir âb-i hayat, bir iksir ise, onun su-i istimal edilmesi
de, bir zehir, bir zakkumdur. Ve, asil olan da, iste bu terkibi
kavramaktır.
Yumuşaklık, vakar ve
sükunettir. Sinirlenmek ise kabalığa yol açar
|